Üzgünüm. Hatta şaşkınım...
Akşamları uzanıp yıldızları seyrettiğim sedirin iki adım ötesindeki hanımelinin kokusunu alamıyorum.
Mevsimi geçti, ondandır dedim önce.
Oysa dehşetle hatırladım ki, en ballı zamanında, Haziran'da da alamamıştım kokusunu...
O halde...
Eyvah!
Burnum hanımeline duyarsızlaşacak, zihnim o kokunun kışkırttığı anılara açılmayacaksa...
Ne yaparım ben!
***
Kokular ve anılar...
Anneannem mesela...
Bu dünyadan gittiğinde çok küçüktüm. Kederli yüzü dışında ondan pek bir anı kalmadı bana.
Anneannem benim için bahçesinde yetiştirdiği domateslerin mis kokusundan ibaret...
Hemen oracıkta koparıp ısırdığım
domatesin suları ve çekirdekleri çocuk yanaklarımdan süzülürken anneannemin bana hoşnutlukla bakışını unutamıyorum.
***
Sonra...
Benim güzel kedim...
Onun simsiyah uzun tüylerine bulanıp kalan toz kokusu bile
dünyanın en güzel parfümü haline gelmişti benim için...
Şimdi ne zaman o toz kokusu gelse burnuma...
Çalışma odamın kapısında yine o
"küçük kara kız" belirecek, hoplayıp zıplayacak, sonra yere yatıp göbeğini sere serpe açarak şımaracakmış gibi geliyor...
Anısı bile neşelendiriyor beni şimdi.
***
Hayatımda böyle izler bırakan ne kokular var...
Onları yok sayarak...
Bir ömürden söz etmek mümkün mü?
Sevgilinin boynunun sol yanının, o karanlık ve nemli kuytuluğun kokusu mesela! Hani insanı ya oraya çivileyen ya da ayaklarını yerden kesen koku...
Bir de
sardunya kokusu..
Hele akşamüstleri sulandıktan sonra çıkardıkları o koku...
Yani benim için
sevinç, huzur ve şükür duygusunun kokusu...
Fesleğen kokusu sonra...
Yani anneyle özdeşleşen koku.
Benzin kokusu, asfalt kokusu ya da...
"Bir şehri tam kalbinden vurup gitme" nin kokusu yani...
Yarım yamalak da olsa, özgürlüğe benzer bir çağrının kokusu...
***
Bir hadis rivayet edilir. Pek sık tekrarlanmayan bir hadistir ama üzerinde uzun uzun durmaya değer.
"Bana sizin dünyanızdan kadın, güzel koku ve namaz sevdirildi."
Son zamanlarda çok sık düşünür oldum.
Kokular olmasaydı, ne yapardık?
Bilimsel gerçektir; tat duygusunun önemli bir bölümü koku alma yetisinden kaynaklanır.
Bence sadece yemeklerin değil,
hayatın da tadı kokularda gizlidir.
"Koku hamil-i hatıradır" derler bir de...
Yani koku, anıların taşıyıcısıdır.
Uzun sözün kısası...
Dünyayı kokularıyla kucaklamak...
Hayatımız boyunca kötü kokulardan çok güzel kokular biriktirmek...
Ne güzel bir armağandır.
Değerini biliyor muyuz acaba?
(Son not: Bana yine "abi ya, memleket yıkılıyor, sen dandik yazılar yazıyor, domatesten, hanımelinden bahsediyorsun" diye mail atacak delikanlıya selam ediyor, biraz etrafını koklamasını öneriyorum. Çoğunluk bunu yaptığında memleket yıkılmayacak!)