Sevmekten korkuyoruz. Hep ve yalnızca sevilmek istiyoruz.
Aşk karşısında hep acemi, hep şaşkınız.
Flörtler, "seviyeli beraberlikler", iyi vakit geçirilen cinsel arkadaşlıklar falan...
Hepsi sürüsüne bereket!
Ama aşksızız!
Âşık olunca da, sanki suçluyuz!
Hastayız hatta!
Açıklamasını da bulmuşuz bunun.
Aşkı bize "yabancı", dışarıdan gelen biri gibi tarif eder olmuşuz.
Bazen Tanrı misafiri gibi kapımızı çalıyor, bazen suratımıza bile bakmadan önümüzden geçip gidiyor. Bazen pek samimi, bazen ilgisiz, mesafeli biri sanki!
***
Nasıl heyecan vericidir benzin istasyonlarından alınan müzik cd'leri!
Daha önce dikkatinizi çekmemiş bir şarkı bir anda yolculuğunuzu güzelleştirir, yorgunluğunuzu alıverir. Aynı şarkıyı çala çala kilometreleri tüketirsiniz.
Geçenlerde yine bir benzin istasyonundaydım. Yolum uzundu. Gözüm istasyonun marketindeki cd rafına takıldı.
Baktım,
Sertab Erener'in "
Bu Böyle"si duruyor.
Aynı şarkının beş ayrı versiyonu.
Alayım mı, almayayım mı diye bir an düşündüm.
Sonra aldım, arabaya gidince cd'yi kartonundan çıkardım ve müzikçalara sürdüm.
Şarkının
akustik versiyonunun bulunduğu ikinci parçanın düğmesine bastım.
Sonuç...
Mest oldum.
***
Soner Sarıkabadayı'ya ait ve
Sertab'ın harika yorumladığı bu şarkı benim için "yazın şarkısı" olacak. Şimdiden belli oldu.
Ne anlatıyor bu şarkı, derseniz...
Tam da yazımın girişinde sözünü ettiğim şeyi anlatıyor.
"
Aşk seni bulabilir de/uzakta durabilir de/samimi olabilir derken/mesafe koyabilir de..."
Her dinleyişimde kendi kendime soruyorum tabii..
Hangi aşk?