"Kaçmak, bir yerden tabanları yağlayıp uzaklaşmak değil, yeni bir yere varmaktır."
Defterimdeki not böyle...
Epey zaman önce Bernard Schlink'in Okuyucu adlı romanında rastlamışım bu söze ve hemen kaydetmişim.
Dün gece çekmeceleri karıştırıp buldum o defteri...
Neyse...
Asıl konuya döneyim. Yani şimdi sinemalarda filmi gösterilen " Okuyucu "ya...
Son zamanlarda yeni kuşak Batılı yazarların romanlarından sadece ikisi derinden etkilemişti beni..
Biri Margaret Mazzantini'nin " Sakın Kıpırdama "sıydı..
Diğeri Bernard Schlink'in " Okuyucu "suydu...
O yüzden romandan uyarlanan filme tedirginlikle gittim.
Bu kadar çarpıcı bir romandan vasat bir film çıkartılmasına kalbim razı gelmezdi.
Ancak korktuğum başıma gelmedi.
Okuyucu/The Reader sağlam bir film.
Görülmesi gereken bir film.
Bana göre Slumdog Millionaire'den kat be kat iyi bir film!
***
Basındaki tanıtım yazılarına bakarsanız...
Filmin 15 yaşında bir oğlan çocuğunun 36 yaşında bir kadınla kurduğu ilişkiyi ve cinsel "uyanış"ını anlattığını düşünebilirsiniz.
Hayır! Okuyucu, tamamlanamayan fakat kalbin derinlerinde varlığını hiç sarsılmadan sürdüren bir aşkı anlatıyor.
Hatta filmin ikinci bölümü Nazi Almanyası'nda yaşanan bir olaya odaklanarak seyirciyi allak bullak ediyor.
Şimdi konuyu özetleyip filme henüz gitmemiş olanların tadını kaçırmak istemiyorum.
Ama şunu belirteyim: Seyrederken içten içe kendinizi de çok ciddi bir sorgulama nın içinde bulursanız, şaşırmayın.
***
Nasıl bir sorgulama?
Onu da romandan şu sözlerle aktarayım. "
Düşün ki bir insan bilerek felakete sürüklüyor kendini ve sen onu kurtarabilirsin. Kurtarır mıydın? Öyle bir ameliyat düşün ki, hasta narkozla bağdaşmayacak uyuşturucu maddeler kullanıyor ama utandığı için bunu anestezi uzmanına söyleyemiyor. Onun yerine sen söyler miydin?"
Bir de şu var...
Âşık olduğunuz kişinin büyük bir insanlık suçu işlediğini öğrenirseniz...
Ne yaparsınız?
Onu anlamayı mı ve affetmeyi mi tercih edersiniz?
Yoksa hem hukuken hem de vicdanen mahkûm etmeyi mi?..
***
Ah, Kate Winslet!
Bu nasıl oyunculuk!
Hele o feci makyaja rağmen nasıl güçlü bir performans bu!
Ağzım açık seyrettim!
Oscar alırken yaptığı konuşmayı rahatsız edici düzeyde nevrotik bulmuştum Kate Winslet'in. Filmi seyredince o konuşmanın bıraktığı tatsız iz silindi, gitti.
Bir de finalde kısacık bir sahnede öyle bir Lena Olin var ki!..
Tek bir hareket, tek bir mimikle bu kadar mı çok şey anlatılır!
Son olarak iki konunun altını çizeyim:
1. Romanın yazarı Bernard Schlink aslında bir hukuk profesörü ve eski bir yargıçtır.
2. Bizim de böyle sağlam filmler çekmek için her şeyden önce sağlam oyuncularımız olması gerekiyor. En iyi oyuncuların bile "o tipi canlandırmam; bu sahneyi çekmem" diye mızıklandığı bir yerde The Reader/Okuyucu gibi bir film çekilebilir mi? Hayır, çekilemez.