Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nun bir kazaya değil, planlanmış cinayete kurban gittiği iddiasına başlangıçta pek kulak vermemiştim.
Ama şimdi bu iddianın önemle üzerinde durulması gerektiğine inanıyorum.
Özellikle de İstanbul Alperenler Ocağı Başkanı'nın Kanal 7 binasını basıp gazeteci dövmesi nden sonra...
Çünkü 78 Kuşağı'ndanım, çok şey yaşadım gördüm.
Havanın nasıl bozulmaya başladığını ; fikre tahammülsüzlüğün bazı çevrelerce " şanlı bir tutum " gibi gösterilmesinin feci etkilerini, sokağın nasıl çatışmaya sürüklendiğini iyi bilirim; hatıralarım çok canlı!
Şamil Tayyar geçenlerde açıkladı.
Hrant Dink suikastının arka planında partisinin yan kolu gibi çalışan örgütlerin ve gençlerin adının geçmesinden rahatsız olan Muhsin Yazıcıoğlu " bizim tarlayı daha önceden sürmüşler " diyerek yakınmıştı Tayyar'a.
Ayrıca seçimden sonra Yazıcıoğlu'nun aydınlar ve gazetecilerle buluşup önemli açıklamalar yapmaya hazırlandığı da biliniyor.
Ne anlatacaktı Yazıcıoğlu?
Bir türlü darbe yolunu açamayanların son bir gayretle 12 Eylül öncesine benzer bir ortam yaratmaya çalıştıklarını ve bunun için milliyetçi örgütleri yeniden kullanmaya hazırlandıklarını mı?
Belki...
Bilmiyoruz. Bilemeyeceğiz.
Fakat bildiğim havanın bozulmakta olduğu..
Bir televizyon binasını basıp gazeteci dövmek hiç hafife alınacak olay değil.