8 AĞUSTOS 2005 günüydü. 37 yaşındaki Emrah Çağan o gün eşini ve oğlu Sermet'i öperek sahibi olduğu emlak ofisine doğru yola çıktı. Bir ara telefonu çaldı. Annesi Seçkin Hanım'dı arayan. Otomobilini Bostancı İskelesi yakınında uygun bir yerde kenara çekip konuştu onunla.
Yardım ettiler
Tam kapattığı sırada birden kalbi sıkıştı ve sarsılmaya başladı aracının içinde.
Yoldan geçen yurttaşlar arasında bazıları fark etti bu rahatsızlığı..
Hemen kapıyı açıp yardımcı olmaya çalıştılar.
Ambulans çağrıldı.
Doktorlar yetişene kadar suni teneffüs yaptırıldı ama her şey bitmişti ne yazık ki.
İçim acıdı
Babasını 40 yaşında aynı şekilde yitirmiş olan Emrah daha da genç yaşta, 37 yaşında gelen bu ani krizden kurtulamamış, ölüme yenik düşmüştü.
Dün Seçkin Abla aradı beni telefonla. Acı haberi onun ağzından duydum, şok oldum. Ama daha sonra anlattıkları da yine çok sarsıcı, iç acıtıcı şeylerdi. Kırgın ve üzgün bir sesle şunları söyledi Seçkin Abla:
Günü geçti!
"Ölüm dışarıda olduğu için savcılık otopsi istedi. Ve Adli Tıp'a kaldırıldı oğlumun cesedi. Otopsi yapıldı, aort yırtılması tespit edildi. Vefatından 2 gün sonra da defin ruhsatı alıp defnettik Emrah'ı.
Sonra birkaç gün geçti aradan... Bankalardan kağıtlar gelmeye başladı.
"Sayın Emrah Çağan bankamızdan aldığınız tüketici kredisinin taksit gününü geçirdiniz, ödeyin, cezaya gireceksiniz" filan nevinden şeylerdi bunlar.
Sigortayı arayın
Hemen temas ettik o bankalarla. Sigorta normal ölüm halinde borcu ödüyordu çünkü. Ama "Ölüm raporunu görmemiz lazım" dediler. Adli Tıp'a başvurup raporu istedik. 'Birkaç gün içinde alırsınız' dediler. Bankaları tekrar aradık. 'Oğlumuz vefat etti, lütfen faizi, cezayı durdurun. Sigortadan tahsil edin' dedik, onlardan da yanıt aynı geldi. Oğlumun öldüğüne inanmaları için ille ki bu ölüm raporunu görmek istiyorlardı.
İz peşinde
Düşünebiliyor musun Savaş? Ben bir anne olarak oğlumun öldüğüne bir türlü inanmıyor, inanmak istemiyorum, bir yandan da onun öldüğünü kanıtlamak için rapor peşinde koşuyorum.
10 yaşında bir çocuk, genç dul bir kadın ve ben hayatın bin türlü zorluğuyla uğraşırken bir yandan da hala sağ kabul edilen oğluma çıkarılan faizli borcun taksitiyle boğuşuyorum.
Ne olur sen de bir ricacı ol. Adli Tıp versin artık bu raporu. Neredeyse 2 ay oldu, kalp krizinden ölüm raporu çıkmıyor. Bu nasıl iş?.."
Şimdi ben de soruyorum sayın Adli Tıp yetkililerine. Bu nasıl rapor sayın hocalarım? Bu nasıl huzursuzluk vereci bir süreç? Bu nasıl... Neyse!..
Tıp oyunu!..
Çocukken bir oyunumuz vardı. Herkes koşar, coşarken birisi "Tıp!" diye bağırırdı ve herkes donup kalırdı.
Kimse uzunca süre kıpırdamaz, hareket etmez, buz tutmuş gibi olurdu. Acaba diyorum Adli Tıp, "tıp oyunu" mu oynuyor. Donup, beton kesilip kaldılar mı öylece?..