Ayrıcalık saltanatının simgesi haline gelen VIP salonlarından geçiş hakkı sınırlandırıldı güya. Oysa "sızıntı"ların önü alınamıyor. Usulsüz geçiş yapanların yanı sıra, onları yolculamaya gelenler de içerinin bedava yeme içme hizmetinden sınırsızca yararlanıyor. Böylelikle "refakatçiden çok beleşçiye" dönüşen kalabalıklar millet kesesinden keyif yapıyor. Dünkü SABAH'ta "Halis Toprak hem de ailesiyle birlikte VIP'ten nasıl geçti?" diye yazmıştık. Ondan önce de, Atasay Kuyumculuk sahibi Cihan Kamer olayı patlamıştı anımsayın. Kendisini "Başbakanımızın yakın arkadaşı" olarak lanse eden bu Kamer hakkı olmamasına rağmen VIP salonunu kullanmakla kalmayıp yanında futbolcu Emre Belözoğlu ve Orhan Ak'ı da alıp geçirtmişti. Örnekler, şikayetler, ihbarlar, tartışmalar artınca durumu bizzat görmek için dün sabah saat 07.00'de orada aldım soluğu. Atatürk Havalimanı VIP Salonu'na gittim ve bekleme salonuna girdim izin alarak.
NE İŞ?..
İlk gördüğüm Necdet Menzir. Allah var yaraşıyor o VIP olmaya. Devlete az mı hizmet verdi? Son resmi titri bakanlıktı zaten. Anasının ak sütü gibi helal Necdet beye. Ardından Şenol Demiröz geldi. TRT Genel Müdürü tabii ki buradan geçecek. Yanında Bölge Radyosu Müdürü Şakir Öner de var. O geçemez, yolculamaya gelmiş yalnızca. Yanı başlarında eski bir gazeteci ağabeyimiz de var. "Anladım bir iş çeviriyorsun. Aman ha beni karıştırma" dedi, "peki" dedim.
ÇİNLİ Mİ BUNLAR?..
Sonra yeni eski mebzul milletvekili gördüm gelip giden. Yıldırım Aktuna'yı mı saysam, Hüseyin Besli'yi mi? Mustafa Ilıcalı mı desem Alaattin Büyükkaya mı? Afganistan'da büyük abi olarak devlet görevi yapan Hikmet Çetin'le bile selam sabah yaptık. Oğlu da yanındaydı. Ankara'ya gidiyorlardı yakışıklı baba oğul. Bu saydıklarım gerçek VIP listesinde elbet. Sonra rahat koltuklara beşlik simit gibi yayılan Çinlileri gördüm. Garsonlar halime güldü. "Her çekik gözlü Çinli değildir abi, bunlar da Endonezyalı diplomatlar. Bunlar da VIP sayılıyor" dedi.
FATİH ÜREK DE VIP'MİŞ
"Peki gereksiz adam yok mu burada ?"diye sordum; "Olmaz olur mu. Bekle gör. Gerçekten de VIP olan biri geldiğinde yanında kaç kişi getiriyor. Bunların kaçını uçağa sokuyor. Kaçı burada oturup sebepleniyor gör." Aslına bakarsanız bu sadece bugünün derdi değil. Ta Özal zamanlarından bu yana; yanında çıplak Manken Evren Aykul'u geçiren milletvekili de geçti, torunuyla damadını ABD'ye uğurlayan Muazzez Abacı da. Hasan Mezarcı'nın o garip kıyafetiyle elinde asayı yere vura vura geçtiğini de gördü gözlerimiz, Fatih Ürek'e teşrifatçılık yapıp, biletini bagajını halleden polisi de. Yeni gelen iktidar bu çarkı durdurmuyor, mevcutlar üzerine bir de kendisine yakın kadrolar ikame oluyor.
EMİR VAR AMA
Başbakan çok çok sıkı tembihlemiş. "Hakkı olmayana kullandırmayın" demiş ama nafile. Kimi zaman bakanların, milletvekillerinin, yüksek bürokratların yanında bazı şahıslar da oluyormuş ama kimse bir şey diyemiyormuş onlara. İsim vermeden anlatıyorlar; "VIP yolcu yanında sekizerli, on beşerli uğurlama gurubu getiriyor. Bunlar uçuş yapmasa dahi oturup muhabbet yapıyorlar. Bazen bir kişi uçacak diye 15-20 kişiye servis yapıyoruz. Yemek içmek ücretsiz diye mütemadiyen emirler, siparişler yağıyor. Garsonlarımız iki dakika gecikse neredeyse hakarete varan sözler geliyor o kalabalıklardan. Fare giremediği deliği bir de kuyruğuna kabak bağlayıp zorlarmış ya, o hesap Savaş abi." Güvenlikti, teşrifat işleriydi, bagaj, temizlik, ulaşım hizmetiydi diye sıralarsak sadece Atatürk Havalimanı VIP salonunda 42 personel çalışıyormuş bu işler için. 6 adet kadar da VIP taşıt aracı bulunuyormuş o müstesna bölgede. Günlük masraf binlerce dolar diyorlar da tam rakamı vermiyorlar. İnsanın aklı karışıyor, 30-40 bin dolar da olabilir, 5-6 bin dolar da. İsterse beş kuruş. Klasik tabirle o beş kuruş bile tüyü bitmemiş yetim hakkı değil mi? Cemil Çiçek'in bir zaman isyan edip; "Başsavcının giremediği yere dolandıran, batıran, satan, şavullayan giriyor." Dediğini hatırlayın. Sonra da sorun kendinize ve herkese; peki ne değişti?..