"Ülkemizde kalitesizliğe prim var. İyi bir şey, kaliteli bir şey yaparsan tutmaz. Çünkü halk böyle istiyor, rafine iş, temiz pak iş diye bir derdi yok."
Yıllardır bazı aklı evvellerin ağızdan ağza, kulaktan kulağa yaydığı bir masal bu. Yaygınlık ve saygınlığın aynı anda, kol kola olamayacağına, sıkı kotarılmış işlerin halk tarafından el tersiyle itileceğini de anlatır durur bu masalcılar.
Haklılık payı
İçinde külliyetli miktarda haklılık payı yok mudur peki bu söylemin.
Vardır elbet. Geçmişten ve günümüzden nice örneklerini de bulmak zor değildir. Ama sırf bunlardan yola çıkarak "iyi olan kaybeder" ahkâmı kesmek hem abartılı hem çarpık hem yanlış sonuçlara götürür bizi. Lafı fazla uzatmadan bu masalın tek bir örnekle bile nasıl çürüyeceğinin altını çizmek istiyorum. Bir İstanbul Masalı adlı dizi önceki gece tüm kategorilerde en çok izlenen yapım oldu.
Rakipler de sıkı
Analiz sonuçlarını gözümle gördüm. Yaş grupları, meslek grupları, eğitim seviyesi, gelir düzeyi, coğrafi bölgesi birbirinden tamamen farklı kümelerin tek geçtiği yayın oluvermiş Bir İstanbul Masalı.
Hem de karşısında hem hafifsenmeyecek, hem de kalite çıtasının hayli üstünde sayılacak rakiplere rağmen..
Oyun ve ürün
Orada sıkı bir öykü, maddi manevi bonkör bir yapımcılık, ince iş bir rejisörlük, son derece başarılı oyunculuk, görsellik, ışık, ses kısaca dört dörtlük bir takım oyunu ve ürün var.
O zaman hangi masala inanacağımızı bir kere daha düşünelim mi, ne dersiniz?..