Hükümet büyük bir yanlıştan döndü. Aklın yolu bir olduğuna göre elbette dönecekti, başka çare yoktu.
Yaz saatini "tutmaktan" vazgeçti.
Enerji Bakanı Taner Yıldız, "AB sürecini ve borsaları gözönüne alarak yazkış saati uygulamasını sürdüreceklerini" açıkladı.
Yani, ileri alınmış saat kış boyunca ve de sürgit hep öyle kalmayacak, bu cumartesi gecesi gene "normal" saate, asıl kış saatine dönülüyor...
Evet, maalesef gene hava erkenden kararacak, içimize sıkıntı basacak, karnımız acıkacak, işten zifir karanlıkta çıkılacak, falan filan.
Oysa, bir ara hükümet çevreleri "ileri saatte sürekli kalmayı" düşünmüşlerdi.
Lakin bunun götürüsü, getirisinden fazla olacaktı! Evet, daha da fazla enerji tasarrufu sağlanacaktı ama Orta ve Batı Avrupa'yla aramızdaki saat farkı birden ikiye, İngiltere'yle üçe çıkacaktı! Amerika'yla olan büyük fark daha da açılacaktı.
Borsaların açılması ve kapanmasıyla, özellikle döviz kurlarının, altın ve emtia fiyatlarının belirlenmesiyle ilgili sorunlar yaşanacaktı. Batı'yla işi olan Türkler de işyerlerinden hakikaten ancak gece vakti çıkabileceklerdi...
Bir o kadar önemli ama göze görünmeyen bir sakınca daha vardı: Avrupa maçları, hele hele Şampiyonlar Ligi, Türkiye saatiyle 22.45'te başlayacaktı! Gecenin saat birine doğru bitmek üzere. Bitmesini boşverin, başlama saatini beklemek televizyon seyircisini bayağı yıpratırdı.
Bu, iktidar partisine oy kaybettirebilirdi. "Değerli futbolseverler" affetmezlerdi böyle bir sıkıntıyı.
Bunu yazdım. "Amiral gemisi" tabir edilen gazete, yeni gelin damadın smokinine saldırır gibi üstüne atladı, kendisi bulmuş gibi pazarladı.
Önemli değil, hükümetin yanlıştan dönmesine hep birlikte basın olarak bir katkımız bulunmuşsa seviniriz.
Fakat bu konuda hükümete yöneltilen esaslı eleştiri, "İslamcı yönetim Türkiye'nin saatini Arap saatine uydurmaya çalışıyor" şeklindeydi... Çamur atılsın, nasıl olsa iyi kötü bir izi kalırdı.
Ortaya çıkabilecek sorun "pratik" bir sorundu, dinle imanla ilgisi yoktu. Rusya da ileri saat dilimindeydi ama kimsenin aklına "Putin gizli din taşıyor" diye bir saçmalık gelmiyordu...
"Darbe yapmayacaksın" şeklindeki Avrupa ilkesi değil, Avrupa'nın saati daha önemliydi bir kısım muhalefetin gözünde.
Çelişkiden de korkmuyorlardı: Hani, şapkayı giyip parti kapatmak, peçeyi çıkarıp Kürt köyü bombalamak, alfabeyi değiştirip basını sansür etmek gibi...
Yaz saatini Avrupa kaldırırsa biz de kaldırırız (bu konuda bir toplantı yaptılar, karara varamadılar)... Onlar koyuyorsa biz de koyarız. Madem AB'ye girmek istiyorsun, AB kurallarına uyacaksın. Yok öyle, girmek ister gibi görünüp de girmemek için elinden geleni yapmak. Artık "çeşitli Batı'lar" da yok, kafana göre birinden birini seçmeye kalkamazsın. Adam gönderip inceleteceğin ve örnek alacağın bir Mussolini İtalyası da yok.
Otuzlu yıllar geçti bitti geçmişe gömüldü de yenisi geliyor neredeyse, 2030'lu yıllara ne kaldı?
Çık şu 1930'lardan da hiç olmazsa 1960'lara falan gel, senin için o da bir aşama sayılır.