Taksim ayaklanmasında ve bağlı olarak diğer illerde çıkarılmak istenen yavru ayaklanmalarda dört kişi öldü.
Bunlardan üçü "sivil", biri polis. Üstelik komiser.
Muhalif basın bunu nasıl açıklıyor?
Açıklamıyor. Genelleyip, polisin ölümünü de hükümete yıkmaya çalışıyor.
Banka şubelerinin, belediye otobüslerinin, polis arabalarının, özel araçların, iş makinelerinin, işyerlerinin yakılmasına, bölge ekonomisinin katledilmesine de "demokratik tepki" deyip geçiyor.
Yeni yeni ölülerden de ekmek çıkarmaya çalışıyor tabii.
Çocuk duvardan düşüp ölüyor, "polis vurmuştur" diye sallıyor ve ortalığa büsbütün gaz veriyor.
Foyası meydana çıkınca da yarım ağız özür dileyip hemen lafı çeviriyor ve "yandaş basına" hakaretler yağdırmaya koyuluyor...
Utanmazlık o dereceye yükseldi ki, son olarak Kadıköy'de ölen bir çocuğun cesedini de hükümetin kapısına getirip bırakmaya kalktılar!
Çocuk kalp hastasıymış. On altı sene evvel kalp kapakçıkları ameliyatla değiştirilmiş. Düzenli olarak ilaç kullanırmış. Bir söylentiye göre de kalbinde pil varmış.
Bir barda çalışırmış. Geçen akşam işyerinde kalp krizi geçirmiş, hayatını kaybetmiş. Bu lafı da hiç sevmem, sanki eldivenini kaybetmiş gibi... Ölmüş kısacası, ölmüş.
Arkadaşları birkaç gündür Kadıköy'deki eylemlere katıldığını belirtmişler ve polisi suçlamışlar. "Gazdan" öldüğünü söylüyorlar. Polis "o gün Kadıköy'de hiç gaz kullanmadık" diyor, arkadaşları da "önceki günlerdendir" diyorlar.
Nefes alamıyormuş, arkadaşlarının bütün ısrarlarına rağmen doktora da gitmemiş. İçki ve sigara da kullanırmış üstelik.
Hiçkimsenin aklına "kalp hastası adamın o patırtıda ne işi var, bu nasıl bir akıldır" sorusunu sormak gelmiyor.
Kontrgerilla örgütü hükümeti sarsmak için bu zavallı çocukları ölüme gönderiyor. Adam öldürmeyi severler.
Bu çocukların arasında belki gönüllü "devrim şehidi" olmak isteyenler de vardır.
"Akıllı olun" demiyorum çünkü olmayacaklarını biliyorum. Bu ayaklanma girişimi ottan bottan bahanelerle ve gizli kışkırtmalarla, bir kısım basının da desteğiyle sürecek. Daha da ölenler olacak. Bizim kuşaktan da pisi pisine giden kaç akılsız vardı, bunlardan da var. Hangi pis senaryoda nasıl kullanıldıklarının farkına varamıyorlar, bazıları ancak otuz sene sonra uyanıyor, hayatta kaldıysa.
Fakat yangına körükle giden, bu hazin gelişmelerden ekmek çıkarmaya çalışan ve kör kör parmağım gözüne yalan yazan basın utanmazlarına iki sözüm var. Başlığa bakınız.