Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

68 kuşağı balondur

Kırk beş yıldır bu konuda tonlarca mürekkep tüketildi. Şimdi, bir avuç ihtiyardan başka kimsenin aldırmayacağı bir kitap daha yayınlanınca (adı "Afişe Çıkmak"), birkaç yaşlı yazar gene gençlik günlerini hatırlıyor...
Malum teranedir: 1968 yılının ünlü olayları bir başkaldırıymış, bir heyecanmış, onu çok sevmişlermiş falan.
68 olayları, Fransa'da, "huzur azgını" üniversite gençliğinin polise saldırma ve ortalığı kırıp dökme girişimiydi.
Nitekim öyle de kaldı. "Devrim" mevrim olmadı.
Olamazdı da.
Toprağı bol olsun, gelmiş geçmiş en büyük gazetecilerden biri olan Bayan Françoise Giroud, o sıralar eylem yapan gençleri nankörlükle suçluyor, onlara "yaldızlı gençlik" diyor (la jeunesse doree), "bizim savaş yıllarında çektiklerimizi siz çekmediniz, bugünlerin kıymetini bilmiyorsunuz" demeye getiriyordu...
Eylemler, "erkek öğrenci yurduna kız arkadaş sokabilme özgürlüğü" gibi cinsel taleplerle başlamış, birkaç gün içinde "goşistlerin" elinde siyasi bir kimlik kazanmıştı.
Fransız arkadaşlar, Herbert Marcuse gibi birtakım egzantrik feylesofların "işçi sınıfı rahata alıştı, tembelleşti, artık onunla devrim olmaz, devrimi gençlik yapacak" gibi zırtapoz düşüncelerinden etkilenmişlerdi...
İki hafta kadar ortalığı kırıp döktüler, araba yaktılar, üniversite binalarını işgal ettiler, sonra da pes dediler. Çok kişinin burnu kanadı ama hiçkimse ölmedi.
Şimdi çok kişi, birkaç bin öğrencinin bu eylemine karşılık bir milyon Fransız'ın "komünizm istemiyoruz" sloganıyla Paris'te dev bir miting yaptığını ya bilmez ya da hatırlamak istemez.
Üstelik Fransız Komünist Partisi de hükümetten yana tavır koyup "bunlara yüz vermeyin, pes etmeyin, dayanın" deyince, iş başından şapa oturmaya adaydı zaten...
Bu bir efsane haline getirildi. Şimdi düşüncelerini beğenmedikleri herkese yumurta atmayı marifet sanan yeni gençler de bu efsaneyle beslendiler.
Günümüzde, gerçi son aylarda yatışmış görünen ama gene gülünç bir oyun sergileniyor, bu kez başka bir yaşlı feylesofun, Stephane Hassel'in tavsiyeleriyle, hiçbir yere varamayacak eylemler yapılıyor.
Wall Street'te yol kesip bağırıp çağıran Amerikan gençleri finanskapitali yıkabileceklerini sanıyorlar, gençlik günlerini hatırlayan bizim kuşak da "kapitalizmin temeline su kaçtı" diye seviniyor.
Sorun işsizliktir, birkaç yıl sonra krizden çıkılıp çocuklar iş bulunca ne devrim kalır ne bir şey.
Fransa'da böyle... Peki Türkiye'de ne olmuştu?
Türkiye'de özgürlükler için değil, tam tersine dikta için mücadele edildi!
Arkadaşlarımız, hem Amerikan hem Türk gizli servislerinin tuzağına pek çabuk ve kolay düştüler. Sosyalizmi falan bir yana bıraktılar (ve de ülkenin yasal sosyalist partisini), "bağımsızlık" türküsünü çağırmaya başladılar.
Bu basit ve çiğ bir "anti-Amerikanizm'den" ve NATO düşmanlığından ibaretti.
Böylece, 1971 yılının faşist darbesine giden yolun taşlarını da döşemiş oldular.
Tarih, arkadaşlarımızı bu yanlışlara iten ve hatta bazılarını da ölüme gönderen "Türk Baasçıları'nı" asla affetmeyecektir.
Ordudan sol ve ilerici darbe bekleyen ahmakları... "Asker-sivil aydınlar" öncülüğünde devrim yapacağını sanan, halkı da hiçe sayan, halkı küçümseyen hatta ondan nefret eden avanakları...
Ya da neyin ne olduğunu pek iyi bilen ama gençliği kullanan düzenbazları... O zaman da, şimdi de...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA