İşin magazin yanını bol bol okudunuz, daha haftalarca da okursunuz: Hangi paşa içeri girmiş, hangi paşa dışarı çıkmış, on beş yıl önce tanklar nereden nereye yürümüşmüş, basında hangi şerefsiz o cuntaya nasıl köpeklik etmişmiş...
Bu arada bendeniz en çok saf ve iyi niyetli arkadaşlara üzülüyorum: "28 Şubat darbesini gönülden destekliyorum" demeye dili varmadığı için "koskoca emekli paşa ayakta bekletilir mi" gibi gülünç kem küm gerekçeleri ardına sığınan Kılıçdaroğlu'nu ve onun partisini "kurtarmaya", adam etmeye çalışan arkadaşlarımın durumuna...
(Osman Ulagay bunların ağababasıdır ama onun hazin açmazını ayrı bir yazıda ele alacağız, sanki yıllardır döne döne hiç değinmedik de...)
28 Şubat darbesinin temeli ekonomikti. Bütün o, karısının eline "ikona" gibi Atatürk fotoğrafı tutuşturan adamın yol açtığı televizyon haber bülteni yaygaraları...
Bütün o, hepi topu yirmi Aczmendi'nin görüntü bantını yirmi kere üstüste oynatınca "bunlar çok kalabalıkmış ayol, gelirlerse ırzımıza geçecekler" korkusu yaratmalar... Bütün o, kontrgerillaya çalışan meşkuk hocalarla yatakta basılan çarşaflı kızcağızlar... On beş yıl öncesinin magazinidir. Bahanesidir. Kılıfıdır.
Hani ak sakallı bir Alman Yahudisi de, bundan yüz elli yıl kadar önce, "altyapı üstapıyı belirler" demişti...
Bununla, "yabancı oyuncu transfer edeceğinize PAF takımından gençleri alıp oynatın" demek istememişti tabii.
"Herşeyin temeli ekonomiktir" diyordu.
28 Şubat darbesinin temeli de ekonomiktir. (Sanki 27 Mayıs, enflasyona ezilip geçim sıkıntısına düşen memurların tepkisi değilmiş gibi!)
28 ŞUBAT, İSTANBUL SERMAYESİYLE EL ELE VEREN BÜROKRASİNİN ANADOLU SERMAYESİNİ EZME PLANIDIR. İstanbul sermayesinin medya ayağı da bu girişimde ayakçı olarak kullanılmıştır.
"Atatürkçülük" bunun kılıfıdır.
"Dipten gelen dalgayı" seziyorlardı, tırpanlamak istediler. Çok ciddi bir rakip çıkıyordu ortaya...
Anadolu sermayesine "yeşil" adını taktılar, "gericilik" salçası dökülürse aydınları kandırmak ve kendi yanına çekmek daha kolaydı. Nitekim birçok avanak, "adamlar Atatürkçü canım" diye darbeye alkış tuttu. (Sanki eski darbelerde farklı olmuş gibi...)
Bugün de muhalif basın işin bu boyutunu özenle gözlerden kaçırmaya çalışıyor. Hesap sorulmasına karşı çıkacaklar da, utanıyorlar, lafı dolandırıyorlar. İstanbul sermayesi ve onun uşağı olan basın kesimi, ekonomik kavgada bugün de Atatürkçülük kılıfını kullanıyor.
Bugün, 28 Şubat darbesinin ekonomiye maliyeti, yani verdiği zarar "300 milyar dolar kadar" olarak hesaplanıyor.
"Memleket elden gidiyor" dediler. "Elimizden gidiyor" demek istediler. Haklıydılar. Memleket bürokrasinin elinden gitti, halkın eline geçti.
Balans ayarında kullanılan terazinin ibresi birilerinin bir tarafına batmıştır.
Nasıl işkence görenler "12 Eylül davasına" müdahil oldularsa, o dönemde hortumlanan bankalarda birikimi buharlaşan, faiz lobisi tarafından soyulan, o korkunç 2001 devalüasyonunda parası pul olan, işsiz kalan, aç kalan vatandaşlar da yakında başlayacak gibi görünen "28 Şubat davasına" müdahil olsunlar!