Hükümeti devirmek için çok uğraşan ama başaramayan Koç Holding basınının uzmanları ortaya çok önemli gibi görünen bir soru atmışlar: İşçi niçin memurdan beş kat daha fazla vergi ödüyor?
Memur hiç ödemiyor ki!... Bunu da ekleselerdi keşke.
İşçi memurun gözünde her zaman "ayaktakımı" olduğu için çok vergi ödüyor.
"Kaçıramadığı" için çok vergi ödüyor. Emek pazarında, senede yirmi bin lira kazanan kuyumcular, otuz bin lira kazanan müteahhitler olamıyor...
Memur da, altı yüz yıldır iktidarda olduğu için, vergi mergi ödemiyor. Ivır kıvır bir sürü de "vergi dışı tazminat" alıyor üstelik.
İmparatorluğun son on yılında ve cumhuriyetin ilk yetmiş yılında, kolay kolay yargılanamazdı bile! İttihat ve Terakki Fırkası'nın 1913 yılında çıkardığı ve cumhuriyet döneminde her ne hikmetse(!) yürürlükten bir türlü kaldırılmayan bir imparatorluk kanununa göre, amirinin yazılı izni olmadan mahkemeye bile sevkedilemiyordu, hakkında soruşturma bile açılamıyordu!
Efendim biz imparatorluğu tarihe gömmüştük ama bazı taraflarını da gömmemiştik... Yerseniz!
Hani hep okuyorsunuz ya sağda solda "vesayet rejimi" diye bir şey, işte anlayın ne halt olduğunu...
Memur şimdi de vergi mergi vermiyor.
Çünkü devletin elemanıdır ve ödediği, daha doğrusu öder gibi göründüğü gelir vergisi, yalnızca "kâğıt üzerinde" bir anlam taşır.
Devletin bir cebinden çıkarıp öbür cebine koyduğu paraya vergi denmez. Bu bir kandırmacadır.
Örneğin devlet hastanesinde çalışan bir hemşirenin gelir vergisi, Sağlık Bakanlığı bütçesinin gider kaleminden çıkıp, Maliye Bakanlığı'nın gelir kalemine girmektedir, o kadar. Siz istediğiniz kadar "hazineyi maliyeden ayırdık" deyin, bu teknik bir canbazlıktan ibarettir. Fark, cep farkıdır. Ceket devletin ceketidir.
İstediğiniz memuru çevirip sorun, kaç lira vergi ödediğini bilmez.
O paranın yüzünü görmez ki bilsin!
Laf aramızda, işçi de görmez ve bilmez.
Bir işverenle ücret pazarlığı yaparken "brütünü konuşan" işçi tarihte görülmemiştir! Kaynağında, "tevkif" yoluyla kesilen hiçbir vergi de hiçbir çalışanı ilgilendirmez. İşçiyi, ödediği (öder gibi görünüp aslında patronun insafına bırakılmış) sigorta primi bile ilgilendirmez.
Bu paranın miktarı üzerinde tasarruf gücü bulunmadığı gibi, işverenin bu parayı devlete yatırıp yatırmadığını denetleme gücü de yoktur. Şirketin muhasebesine gidip "çıkarın bakalım defterleri, ödediniz mi benim sigorta primlerimi görelim" diye sorgu sual etse, kovalarlar. ("Çıkıntılık eden tehlikeli eleman" diye bir de kara listeye alırlar.)
Bu durumda, memuru da işçiyi de, emekli olduğunda eline geçecek "toplu paranın" tutarı ilgilendirir, bir de aydan aya alacağı emekli maaşının rakamı. O kadar.
İşçiden de memurdan da "gerçekten" vergi almak mı istiyorsunuz?
Onu da burjuva gibi "beyana tabi" yaparsınız, ücret ya da maaşını kendisine "brüt" olarak ödersiniz (gelirinde ciddi bir artış sağlanır), mart ayında da beyanname istersiniz.
O zaman da kaç kişi kaç lira öder, merak ederim doğrusu.
Fakat bu durumda işçi de memur da, hiç değilse bazı sahtekâr serbest meslek sahipleriyle aynı düzeyde "kaçırma fırsatı eşitliği" kazanmış olur!
Bu işin çözümü yoktur, hiç boşuna "solculuk" eder görünmeye çalışmayınız.