Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nden sözetmiyorum tabii, CHP bir "gölge kabine" kurmuş. İsterseniz "çakma hükümet müsveddesi" de diyebilirsiniz.
Yok, şimdi açıklamamışlar da, sonbaharı bekliyorlarmış. Sıcakta gölge kabine açıklamak makbul değil demek ki, hele ramazan ve bayram üstü hiç olmuyor.
Gölge kabine kurmak atla deve değil, ben de size üç tane kuruvereyim buradan. (Seda Sayan'ı kadın sorunlarına eğilecek bakan yaptım. Eğilsin, iyice eğilsin...) Devlet Bahçeli de kursun. Türkiye Komünist Partisi de niçin bir "halk komiserleri heyeti" kurmuyor?
Bu akıllar Kılıçdaroğlu'nun akılları da değildir, bazı çevreler (bu partinin basın amigoları) seçimden sonra ısrarcı oldular: "CHP mutlaka bir gölge kabine kurmalıdır!"
Niçin? İngiltere'de var da onun için.
Hani "garbın fennini alalım" şeklinde kendini gösteren "Türk yarı-aydını" kafası...
Gürsel Tekin var ya, hani otuz beş kişiyle takım elbisesine, bir kişiyle de apartman dairesine iddiaya girip sonra da çamura yatan (kumar borçlarını ödemeyen) politikacı... "Kabine üyelerini artık gölge gibi takip edeceğiz, artık mağdur veya şikâyetçi vatandaşın bir muhatabı olacak" demiş.
Bunun vatandaşa ne gibi bir faydası olacağını anlayamadık. Gerçek hükümet üyesi, sözde rakibinin lafıyla iş mi yapacak, politika mı değiştirecek? Sayın Tekin bu "gölgelik" görevini yanlış anlamış. (Çünkü onlara yol gösteren cahil amigolar da bilmiyorlar.) Gölge kabine, muhalefet partisinin "iktidara gelince kuracağı hükümetin listesi" demektir aşağı yukarı...
Yani, "şikâyet mercii" değildir.
İkincisi, bir gölge kabinenin ancak ve ancak "sözkonusu muhalefet partisinin iktidara gelme şansı varsa" bir anlamı olabilir. Öteki türlüsüne "mastürbasyon" derler, el alışkanlığı yapmasının ötesinde bir zararı yoktur tabii.
Büyük Britanya için tamam... Bir seçimde, bilemediniz iki seçimde Muhafazakâr Parti kazanır, üçüncüsünde İşçi Partisi. Ya da tersi. Ekipleri hazırdır. Seçmen de kime oy verirse kimin ne bakanı olacağını aşağı yukarı bilir önceden.
Türkiye'de kimin bakan olacağı seçmenin pek de umurunda değildir, partisinin kazanmasını ister, gerisini de fazla kurcalamaz.
Gerçek hükümeti oluşturan isimlere fazla aldırmayan seçmen, bunun gölgesine hiç mi hiç aldırmaz.
Bazı isimler ortaya atıldı atılmasına... Sencer Ayata "açılımdan" sorumluymuş, ne demekse?
Oktay Ekşi de elbette "TRT ve AA'yı" takip edecekmiş. (Bence bizi takip edecek, her iddiaya girerim.)
Faik Öztrak, "Ankara bürokrasisinin mümtaz temsilcisi" olarak Hazine'ye bakacak. (Maliyeye bakan Akif Hamzaçebi de Teftiş Kurulu'nu yeniden kuracak.) Osman Korutürk, dışişleri... Gülsün Bilgehan, kadın olması "hasebiyle" kadın sorunlarına... IMF'ci Aydın Ayaydın ekonomiye... Emine Ülker Tarhan da elbette adalete... Nur Serter eğitime... Bu iki hanım, örselenmiş olan Kemalist kadroları kurtaracaklar (inşallah Silivri ve Hasdal'ı da!)... Diğerleri önemli kişiler değiller.
İşte size, "yeni CHP" palavrasıyla utanmadan pazarlanan eski bildik CHP'nin mis gibi "tutucu bürokratlar hükümeti"...
Görevi, Tansel Çölaşan'ın deyimiyle iktidarı "gerçek" sahiplerine, yani memur zümresine iade etmek.
Ama bunun için önce 2015 seçimlerini kazanmaları gerekiyor!
Hiçbir zaman hiçbir serbest seçimi tek başına kazanamamış ve kazanamayacak olan partide de, canın sıkıldıkça yat kalk sabah akşam kur üç beş gölge kabine, hem sen oyalanırsın, hem basın ahmakları mutlu olurlar.