Orhan Kemal'in hiç bilmediğimiz bir romanı, "Yüz Karası", elli bir yıl sonra yayınlandı. Hiçkimse hatırlamaz, "Son Saat" diye bir gazete vardı, tefrikası onun sararmış sayfalarında kalmış gitmiş.
Elli bir yıldır görmediğim bir çocukluk arkadaşımla karşılaşmış gibi sevindim. Çok heyecanlandım.
Eşim de iflah olmaz bir Orhan Kemal hayranıdır, yüzü güldü, gözleri parladı.
Henüz okumadım, en iyi romanlarından biri olduğunu da sanmıyorum tabii, belki bir ilk taslak ("first draft") düzeyindedir.
Fakat romanı bulup çıkaran oğlu Işık Öğütçü'nün anlattıklarından sezebildiğim kadarıyla, rahmetlinin "Evlerden Biri" adlı eserinin tadında.
Demokrat Parti döneminin son yıllarının İstanbulu'nu anlatıyor.
O İstanbul'da biz evde Vita yağı, Puro Fay temizlik tozu, Pereja kolonyası kullanır, Beşiktaş'tan Taksim'e dolmuşla otuz kuruşa giderdik, tramvaya zam gelmişti de on kuruşluk öğrenci bileti yirmi kuruşa fırlamıştı...
Eskiden Orhan Kemal için "en büyük şanssızlığı, Maksim Gorki'nin kendisinden önce gelmiş olmasıdır" derdim...
Yıllar içinde bu görüşümü değiştirdim: Tevazuya hiç gerek yok, bizim Orhan Kemal'imiz, Gorki'den daha büyük bir yazardır.
Bu yazıyı okuyunca bana faşist diyen ahmaklar da belki biraz utanırlar.