Şimdi, on dört yıl sonra açıklanıyor ama hiç şaşırtmadı: "Asker" 28 Şubat darbesinde "Türkçe ezan" da istemiş, merhum Erbakan zar zor ikna edebilmiş.
Darbecilerin listesinde Fethullah Gülen'in tutuklanması, İmam Hatip liselerinin kapatılması gibi "klasik Kemalist" atraksiyonlar da var, "şalvarın ve gümüş yüzüğün yasaklanması" gibi uçuk yenilikler de... Vallahi biz kendilerinden, kızlarda mini eteğin ve oğlanlarda uzun saçın yasaklanması gibi "Yunan cuntası" açılımları da beklerdik, azıcık burulduk. Hiçbirisi "radyoevini" ve "kız lisesinin yatakhanesini" ele geçirmeyi düşünmemiş, buna da üzüldük.
Hiçbir darbecinin "akıllanmaya" en küçük bir niyeti yok, açıkça görülüyor.
Ezanın Türkçe okunmasını "devrim" sanıyorlar.
Bu kafada giden Kemalistler'e, belki sekiz yüz kere, ezanın nece okunduğunun hiçbir önemi olmadığını, bunun "Martin Luther'in herkes anlasın diye Kutsal Kitap'ı Almanca'ya tercüme etmesine" benzemediğini, en cahil ya da en ahmak vatandaşın bile müezzin minareye çıkınca "bu adam ne diyor, yoksa bizi bir yere mi çağırıyor" diye sormayacağını anlattık, ezan Norveççe de okunsa bunun bir sakıncası da yararı da olmayacağını söyledik.
Artık uğraşmıyoruz. Anlamıyorlar, anlamazlar, anlama yetenekleri yoktur.
Bu nedenle de ömürlerini kendi gettolarında tüketeceklerdir.
Yumurta atan kaknem kızların da o yumurtadan menemen yapmayı asla öğrenemeyecekleri gibi... Aydın Doğan'ın bazı yazarlarının üzerine kır, sucuklu olur. (Ayy, ne kadar "politically incorrect" şeyler söylüyorum kardeş, ağzıma biber sürün, kaybettim gene vallahi.)