Cumhuriyet Halk Partisi, adı üstünde "halkçı" olduğu halde, niçin halktan oy alamıyormuş?...
Böyle düşünüp, daha doğrusu düşündüğünü sanıp üzülenler var.
Hiçbir şey öğrenmemeye kesin kararlı olduklarından, kendilerine anlatılanlar da bir kulaklarından giriyor, öbür kulaklarından çıkıyor.
Çareyi de bulmuşlar: Yoksul ve dindar insanlar "politik insana" dönüşünceye kadar oturup bekleyeceklermiş. Asla ağlamadan... (Bu arada besteciler, ressamlar ve heykeltraşlar da cahil halkı eğitseler fena olmaz tabii.)
CHP yönetimini oylarıyla sandıkta devirmeyi başarmış, darbelere oylarıyla cevap vermiş, birtakım faşist mitinglerine oylarıyla höt demiş insanların "politik" olmadığını sanıyorlar.
Beklesinler.
Gülistan Güzey'in Anna Karenina'dan araklanmış eski bir filminin adı gibi, "ebediyyete kadar"...
"Daha ne kadar bekleyeceğiz" diye de sormayacaklarmış ama.
Çünkü bunu taa 1965 yılında Mehmet Ali Aybar'a sormuşlar, elbette "CHP ne zaman gelir" diye değil de, "ne zaman sosyalizme geçilir" şeklinde.
Merhum Aybar da "ben göremem, siz de göremezsiniz, belki çocuklarınız görebilir" demiş, bozulmuşlar.
O günden bugüne çocuğu bırakın torun sahibi oldular ama kimsenin bir şey gördüğü yok.
Bu tür zavallılar tek parti döneminde halkın "CHP'ye oy verdiğini" sanıyorlar. Daha doğrusu, 1927, 1931, 1935, 1939 ve 1943 seçimlerinin "seçim" olduğunu... ("İnönü çok partili sisteme geçmekte acele etmişti" şeklinde en hışır bir Recep Peker tepkisine altmış beş yıl sonra utanmadan sahip çıkıp yazanlar da kendileridir.)
CHP hiçbir, ama hiçbir serbest seçimi tek başına kazanamamış, yalnızca 1973 ve 1977 seçimlerinde kazanmaya "yaklaşmıştır", o kadar.
Biz bunu yaza yaza okurlarımıza baygınlık geldi ama bunlar gene de anlamamakta direniyorlar.
Sahte solu bırakıp gerçek "sollara" da bakalım isterlerse...
Hiçbir ama hiçbir ülkede, hiçbir ama hiçbir zaman komünistler "halktan oy alıp" iktidara gelmediler. (Buna karşılık Alman faşistleri halkın oyuyla geldiler ama... Herhalde Alman seçmeni de "politik insan" olma aşamasına bir türlü geçememişti!)
Bu o kadar böyledir ki, Rusya'da, 1918 seçimlerinde, sözde devrim yapılıp iktidara Bolşevik Partisi tarafından el konulduktan sonra yapılan ilk Sovyet (emekçi konseyi) seçiminde, emekçi seçmen onlara değil, diğer sol partilere oy vermişti! (Bunun üzerine Bolşevikler ne mi yaptılar? Halkın yeterince bilinçlenmemiş olduğunu söyleyip seçimi iptal ettiler!) Sosyalistlerin de halktan oy alıp geldiği görülmedi.
Fransa, Almanya, İsveç, hatta isterseniz İngiltere gibi ülkelerde bugüne kadar dönem dönem seçim kazanmış olanlar, sosyalist adı altında sosyaldemokrat partilerdir. (Adam cahil olmasa oturup Gotha, Erfurt ve Bad Godesberg programlarını anlatayım ama öğrenmemeye kararlıdır.)
Türkiye'de komünist ve sosyalistlerin oyları toplasan toplasan yüzde üçü geçmez, bürokratların oyları da yüzde yirmiyle otuz arasında gider gelir.
Ama beklemeleri gerekiyormuş... Tevekkül içinde değil fakat "vakur ve saygın" bir şekilde, hazır bekleyeceklermiş armudun pişip ağızlarına düşmesini. (Bu arada, somut sorunlara somut ve gerçekçi çözümler hazırlayıp önermeyi hiç düşünmeden tabii, "oyunu ver, gerisini merak etme sen" basitliğini sürdürerek...)
Tevekkelin vakurunu çok gördük ama saygın olanına hiç rastlamadık, denesinler bakalım seyredelim, biz de yeni bir şey öğrenmiş oluruz.