Çok etkilendikleri belli: Kanuni, dizinin ilk bölümünde Henry Tudor'a da sataştı! Onun da canına okuyacakmış. (Oysa İngiltere'yle aramız iyiydi o dönemde, her iki ülke de İspanya ve Avusturya'yla ortak sorun yaşıyordu.)
"Muhteşem Yüzyıl" dizisi canım... Hani şu, daha başlamadan, nereden öğrendilerse "Sultan Süleyman'ı şehvet düşkünü, haremi de genelev gibi gösteriyorlar" diye binlerce kişinin protesto ettiği dizi.
Kötü film seyretmek gibi sapık bir zevkim olmadığı halde, merak ettim, ilk bölümüne baktım.
Tahminimde de yanılmadım: Sekizinci Henry dönemini anlatan "The Tudors" dizisinin bir tür uyarlamasını yapmışlar.
Tanıtım fotoğraflarından da belliydi, padişahla kadınları Henry ve eşleri gibi sıralanmışlardı...
Bol yakın plan... Aferin, televizyonculuğu öğrenmişler...
Tudors dizisindeki kadar olmasa bile "miktar-ı kâfi" seks...
Ve de "stilize" edilmiş, yalan yanlış kostümler... (Valide Sultan Nebahat Çehre, Kraliçe Margot'yu oynayan Isabelle Adjani gibi giyinmiş.)
Bütçe sınırlı olduğu için de az figüranla (üç beş bostancı, iki zülüflü), birkaç dekorda iş bitirmece... (Cafer Ağa'nın idamı öyle mi çekilirdi be kardeşlik? Üniversitede porno filmi yapan kıza versen daha iyisini çeker.)
Kötü oyunculuk... Kabak ışık... Üzerinde çalışmaya vakit yok, kanalın yayın müdürü kaseti bekliyor!
Günümüz mankenleri gibi "peltek e" sesiyle konuşan on altıncı yüzyıl cariyeleri... Padişahtan çok mafya tetikçisini andıran bir Halit Ergenç... Büyük bir şirketin kapısında duran güvenlik görevlisini hatırlatan bir de Makbul İbrahim Paşa.
Dizi bu yahu, dizi... Adı üstünde, kötü sinema demek!
Devamını seyredeceğimi hiç sanmıyorum, onun için tarihte ne gibi "tahrifat" yapacaklarını şimdiden bilemem, siz bana anlatırsınız.
Çünkü Tudors dizisinde utanç verici çarpıtmalar vardı.
Fransa kralıyla evlenen Henry'nin kızkardeşi Portekiz kralıyla evlenmiş gibi gösteriliyor, üstelik İskoçya kralıyla evlenen diğer bir kızkardeşle birleştiriliyordu, kadrodan tasarruf.
Bizimkiler de onlar gibi "Avrupa tarihine Amerikan basitliği ve yüzeydeliği aşılama" yolunda gittiklerine göre, korkarım yapacaklardır.
Şimdilik, patates gibi bir Hürrem gördük (padişahın huzurunda dans ederken Amerikalı striptizci kızlar gibi tutunup sürtüneceği çubuğu eksikti), bir de cariyeleri "modern bir emprezaryo gibi" eğiten harem ağası Engin Günaydın. (İsterseniz koreograf diyelim, aklıma Balanchine ya da Maurice Bejart geldi.)
Tarihi böyle ayağa düşürüyorlar, ondan sonra da herifçioğlu geliyor, utanmadan İlber Ortaylı'dan "harem dairesini otel gibi kiralayıp kalma" izni istiyor işte! Vallahi ben de Hampton Court Sarayı'nda Henry'nin ikinci karısı Anne Boleyn'in yatağında yatmak isterdim ama bilet almadan sokmazlar, saat beşte de kovalarlar...
Bu dizinin Kanuni'yi seks düşkünü, haremi de genelev gibi gösterdiğini duyup kulaktan dolma kızanlar...
Hiç boşuna kızmayınız! Onu bile gösterememişler.
Şimdi TRT de "Osmanlı tarihi dizisi öyle yapılmaz böyle yapılır" diyerek Nakşıdil Sultan'ı anlatan bir proje üzerinde çalışıyormuş. Bakalım onlar nasıl katledecekler?
İlle Osmanlı filmi mi yapmak istiyorsunuz? Eh, bizim yeni yönetmenlerimizin akılları tarihe basmadığına göre... Dışarıdan adam getirteceksiniz, kesenin ağzını da açacaksınız.
Verin bütçeyi örneğin bir Jean-Paul Rappenau'ya, bir Bertrand Tavernier'ye, bir Benoit Jacquot'ya, size bomba gibi film yapsın. İsterseniz BBC'ye Jane Austen uyarlaması yapan herhangi bir yönetmen getirseniz de olur. Sofia Coppola'yı çağırmayın ama, Amerikalı girmesin işin içine, tarihleri olmadığından tarihten hiç anlamıyorlar.
Bihter'in intihar edeceğini açıklayıp lumpenlerin tadını kaçırmıştım, bunun da sonunu söyleyeyim:
Kanuni, çok sevdiği şehzade Mustafa'yı o Hürrem karısının kışkırtmasıyla öldürtecek (sonra da oturup ağlayacak) ve tahta Hürrem'in alkolik oğlu Selim geçecek, kimbilir kaçıncı bölümün sonunda.
Hadi şimdi seyredin.