Bayatladı ama biz gene de yazalım, hiçbir önemli olay olup bitmeyen yılın şu son günlerinde fal bakmaktan iyidir (anlatacak maç bile yok, düşünün...)
Tansel Çölaşan'ı bilirsiniz, emekli bir hukukçu, Atatürkçü Düşünce Derneği'nin yeni başkanı (eskisinin başı ciddi olarak derttedir şimdi), Emin ağabeyin de eşi, Emin Çölaşan'ın.
Bu aile ele güne karşı "mükemmel uyum sergileyen" bir ailedir. Allah ikisine de uzun ömür versin ve de bir yastıkta kocatsın, çünkü iki eş de birbirinin tıpkısının aynısı kafa yapısına, aynı dünya görüşüne, aynı reflekslere sahip. Bizim evde öyle değildir, biz evde hanımla sık sık kavga ederiz siyasi konularda (sonra laf tatlıya bağlanır tabii, hem de öyle pırlanta falan hediye etmeye gerek kalmadan.)
Tipik bir Ankaralı ve Kemalist bürokrat ailesi... Tipik Milli Şef dönemi çocukları... (Biz Menderes döneminde büyüdüğümüz için mi daha sağlıklıyız acaba?)
Fakat Emin ağabey ile eşinin bu uyumu, "yanlışta direnmek" ve "dediğim dedikçilik" gibi boyutlarda da sürüyor. Aile saadeti için belki yararlı ama insanlık için kötü bir adım.
Tansel abla (bu hitap şeklini saygısızlık olarak algılıyorsa özür dilerim), son derece katı bir kadın. (Bizim "zabit" hanım bile daha esnek!)
Fransızlar'ın bir lafı vardır, "rien compris, rien oublie" derler. (Hiçbir şey öğrenmemiş, hiçbir şeyi unutmamış.)
Çölaşan ailesi Türkiye'de yıllardır olup bitenlerden hiçbir şey öğrenmemeye kararlı.
Tansel Hanım, durup durup, referandumda evet oyu verenlerin "gaflet, dalalet ve hatta hıyanet" içinde olduklarını söylüyor.
Atatürk bu lafı İstanbul yönetimi, özellikle de Vahdettin ve Damat Ferit için kullanmıştı ama Çölaşan sokaktaki vatandaşı da aynı kalıba sokuyor. Ülkenin çoğunluğu gafil ve hain yani. Düşmanla işbirliği içinde!
Demek ki bu ülke seçmeninin yüzde 58'i ampul kafalı, kısa, kalın ve kıllı bacaklı, göbeğini kaşıyan ayı...
Çölaşan ailesinin "manevi evlatları" ve "kankaları" öyle buyurmuşlardı.
Bütün bu insanların "durup düşünme" yetenekleri yok.
Bu insanlar son derece bağnaz.
"Ekmeklerini" bu tutumdan çıkardıkları için mi, yoksa isteseler de başka türlü yapamayacaklarından mı? "Bu millet adam olmaz" teranesinden başta satacak malları da kalmadı artık.
Bu nedenle de hırçınlaşıyorlar, huysuzlanıyorlar.
Böyle de devam edip gidecekler, ne de olsa yaşlar da ilerledi...
Altı ay sonra sandık başına gidip oylarını MHP'ye verecekler ve... kaybedecekler. Partilerinin meclise girip giremeyeceği bile belli değil.
O kadar. Başka yapabilecekleri bir şey yok.
Tövbe. Var. Ama laf dinlemezler.
Örneğin Tansel abla şu derneğin adını "Kemalist Düşünce Derneği"ne çevirse iyi eder, dürüstlük adına.
Atatürkçülük'ün bir "dünya görüşü", oysa Kemalizm'in bir "düşünce" değil bir "ideoloji" olduğunu da hiç boşuna anlatmaya çalışmayalım kendisine, anlamaz.
Tansel abla referandumda evet çıkmasına, önümüzdeki seçimi de gene AKP'nin kazanacak görünmesine çok kızmış, "cumhuriyet mitinglerini yeniden başlatacağını" söylüyor.
"Başlat, başlat ki iktidar partisi sizin sayenizde oylarını iki puan daha arttırsın geçen sefer olduğu gibi" diyeceğim ama demeyeceğim, nasıl olsa gene anlamaz.