Kılıçdaroğlu yeni ekibiyle birlikte "üçüncü yoldan" gidecekmiş ya...
Yok canım, birtakım genç şaşkınların sandığı gibi Ernesto'nun yolu falan değil, ne idüğü belirsiz, içi boş.
Kılıçdaroğlu bunu kimsenin yutmayacağını kendisi de biliyor ama ne desin? "Ne sağcıyız ne solcu" dese arkasından "demek ki futbolcu" diye dalga geçecekler.
"Toprak işleyenin, su kullananın" dese köylüyü korkutacak (yoksa komünizm mi geliyor?), şehirlinin zaten hiç umurunda değil toprak kimin olmuş suyu kim almış...
Üstelik o slogan Ecevit tarafından kullanılıp fos çıkınca tüketilmişti.
"Anadolu solu" da Deniz Baykal tarafından yumurtlandı, oyları zaten çantada keklik olan Alevi vatandaşlarımızı mutlu etmekten öteye gidemedi ama yetmedi tabii.
Bir büyük palavra daha vardı CHP tarihinde: "Ortanın solu"...
İsmet Paşa tarafından altmışlı yılların ortalarında icat edilmiş, Ecevit de bunu matah bir şey sanarak benimsemişti.
Neydi ortanın solu? Balon. Böyle bir şey yoktu. "Ilımlı sol" kandırmacası yapılıyordu bürokrat partisi tarafından.
İsmet Paşa, altmışlı yılların ortasında pabucu artık pahalı bulmuş, aydın kitleyi yeni doğmuş ve yıldızı parlamakta olan Türkiye İşçi Partisi'nin hızla kendi yanına çekmekte olduğunu görmüş, düşünüp taşınıp bir gecede böyle bir slogan uydurmuştu...
Ortanın solu... Biz de solcuyuz (yerseniz) ama sosyalist değiliz.
Halk kitlesini demedim... Halk Demokrat Parti'nin mirasçısı olan Adalet Partisi'ni destekliyordu.
TİP'in oyu da, yani sosyalistlerin oyu da, solun Türk tarihi boyunca elde edebildiği en yüksek oran olan yüzde 3 kadardı!
Ama bu bile İnönü'yü korkutmaya yetmişti.
Eh, yiyen de çok oldu ha bu ortanın solu safsatasını...
Başka bir şey daha yaptı İsmet Paşa 1968 yılında...
Demirel'le anlaştı, seçim sistemini değiştirdi.
TİP'in oy oranı yüzde üçte kalsa bile mecliste on beş koltuk elde edebilmesine olanak sağlamış "milli bakiye" (ulusal artık) sistemini elbirliğiyle kaldırdılar.
Böylece 1969 seçimlerinde TİP meclise de giremedi, senatoya da giremedi.
Bunun üzerine bizim hızlı arkadaşların da "gördüğünüz gibi bu iş parlamenter demokrasiyle yürümüyor, silahlı devrim şart" diyebilmelerine gaz verildi, gizli servisler tarafından...
Ondan sonra da bugün "68 kuşağı" diye yüceltilen yanlış çocukların yanlış eylemleri başladı işte... Filmin sonunu duymuş, hiç olmazsa televizyon dizilerinde izlemişsinizdir.
Birçok ahmağın "solun lideri" sandığı İnönü, sola gene esaslı bir kazık atmış, demokratik sosyalizmin hiç olmazsa mecliste temsil edilebilmesinin bile önünü kesmiş, gerçek solu tırpanlamış, onu yasa dışı eylemlere itmişti.
1925 yılında sola attığı kazığın, 1946 yılında sola attığı kazığın daha yumuşak, daha bir "suret-i Hak'tan görünen" yeni bir çeşitlemesiydi bu...
İnönü istemeseydi, onaylamasaydı, Demirel meclisteki koltuk sayısıyla seçim sistemini asla değiştiremezdi.
Bugün gene CHP'yi destekleyen yumurtacı ve de Ernestocu şaşkınlar...
Solun doğal lideri sandığınız İnönü'den dönem dönem çeşitli biçimlerde yemiş olduğunuz kazıklar size müstahaktır.
Efendim? "Müstahak" ne demek mi? Babana sor evladım.