Efendiiim, başka neler getirecek bakalım şu Anayasa değişikliği? Parti kapatmak zorlaşacak.
Yani, bazı savcılar, bazı darbeci basın mensuplarının "açmazsan hesabını sorarız haaa" tehditleriyle karşılaşıp kendilerini kapatma davası açmak zorunda hissetmeyecekler.
Ya da "CHP medyasının gazete kesiklerinden" çarçur dosyalar oluşturmaya zorlanmayacaklar.
Aman aman, çünkü boyun eğmezsen sonra "Türkiye'ye şeriatı getirmek isteyen(!)" bir Ergenekon tetikçisi savcılığı mavcılığı basıverir de, kendi kurşununla gümbürtüye gidersin alimallah. (Amerikalılar buna "friendly fire" diyorlar...)
Böyle çok Kemalist gördük, Niyazi olmuşlardı.
Savcılar yeni düzenlemeyle huzura kavuşacaklar.
Kapatılan partinin "kapatılmaya sebep olan" milletvekilinin meclis üyeliği de "otomatikman" düşmeyecek...
Yok öyle, adam iki laf etti diye yapıştırmak cezayı... "Bilmemkaç yıl siyasi yasaklı olmak" da tarihe karışacak.
Yani artık kimse "Demirel siyasete dönsün mü, Ecevit siyasete dönsün mü" türünden rezilce tartışmalara giremeyecek. Çünkü siyasetten kimse "gitmeyecek" ki dönsün.
Muhalefet niçin bu değişikliğe karşı çıkıyor?
"Artık kolay kolay AKP'yi kapattırmaya kalkışamayacaklar" da onun için.
Kürt Partisi'ni de zırt pırt kapattırmaya kalkamayacaklar.
Eh, böylece adamlar isimlerini de ikide bir değiştirip yeniden tabela asmak zorunda kalmazlar... Onca masraf... Heba olan milli servet...
"Parti kapatıp malını mülkünü hazineye katmak" şeklindeki "Osmanlı padişahı uygulaması" da tarihte kalır.
Türkiye Cumhuriyeti de, ikide bir Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin karar duruşmalarından boynu bükük ayrılmaz.
Aslında bu parti kapatma muhabbeti, hepten ahmak olmayan herkes farkındadır, partilere değil "liderlere" yöneliktir. Kapatılan parti bir şekilde tekrar açılır. Fakat yöneticisine ya da yöneticilerine bir süre yasak getirilerek adamlar siyasetten "tasfiye" edilirler. Hele "bir yılı aşkın süreyle hapis" de yapıştırırsan bir punduna getirip, bitti adam... (Çünkü başbakanı "dört ay yatırarak" önünü kesemeyeceklerini üzülerek anladılar.)
Artık bu numara sökmeyecek.
Bu işin en eğlenceli yanı, "cumhuriyet tarihi boyunca kapatıla kapatıla yalama olmuş" bazı solcuların gene de hayır demeleri...
Kapatmacılıkta ilk adımı atan da kim? 1925 yılında İsmet Paşa! "Solun" manevi önderi...
Sosyalist ve komünist partileri kapatmış, onların canına okumuş İsmet Paşa... Yalnız 1925 yılında değil canım, 1946 yılında da... Hani şu demokrasiye geçtikten sonra!... Hani şu, 1968 yılında Demirel'le anlaşarak "milli bakiye" sistemini kaldırtıp Türkiye İşçi Partisi'nin bir daha meclise girebilmesini önleyen solcu lider İsmet Paşa...
Ama onların "IQ sorunları" olduğunu daha önce belirtmiştim.
1981 yılının sonlarıydı galiba, CHP tabelalarının nasıl makaralı iplerle indirildiğini hatırlarım ilçe binalarından...
Resimleri vardır Internet'te, bilgisayar kullanmayı bilen solcular girip baksınlar.
Ama diyecekler ki "Tayyip kendini garantiye alıyor"...
Sizi de garantiye alıyor bre şaşkınlar!