Yüzüncü doğum yıldönümünü kutladığımız Kemal Tahir hep söylerdi: Gerçek çok yönlü ve değişkendir.
Bir açıdan bakarsın gerçektir, başka bir açıdan bakarsın, değildir.
Bir gün bakarsın gerçektir, başka bir gün bakarsın, yalandır.
İmdi... Başbakan, ABD ve İsveç parlamentolarında alınan "soykırım" kararlarına kızıp "Türkiye'de yüz bin kaçak Ermeni var, kafamı kızdırmayın, Ermenistan'a geri gönderirim" dedi.
"Liberaller" de buna kızdılar, başbakanı "iki adım ileri, bir adım geri atmakla" suçladılar.
Kim haklı, kim haksız?
Bir kere, başbakanın kimseyi geri göndereceği falan yok. Bunu dış politikada bir "kart" olarak, bir "koz" olarak kullanmak istedi.
Doğru mudur? Hayır. Şık olmadı. "Bakın onları nasıl bağrımıza bastık" falan deseydi daha olumlu olurdu.
Ama sırf başbakana "çakmak" için "kaçak işçileri" savunmak da yersizdir.
Binlerce Gürcü ve Ermeni, ülkemizde kaçak işçilik yapıyor.
Tıpkı Ruslar gibi, Ukraynalılar gibi, Moldovalılar gibi.
Eh, tıpkı Almanya'daki bazı Türkler gibi!
Ekonomisi zor durumda olan ülkeler, daha "ileri" ülkelere işgücü ihraç ediyorlar. Bir Ermeni, "memleketimizde altmış dolar kazanıyoruz, burada altı yüz" demiş. Bize, bizim bir zamanlar Almanya'ya baktığımız gibi bakıyorlar. Almanya Türkiye'den çok daha ileri ve güçlü bir ülkedir ama Türkiye de Ermenistan'dan çok daha güçlü ve ileridir.
Ancak, Türkiye'deki kaçaklar, bilinçli bir politika sonucu oluşturulan "Alman istihdamı" doğrultusunda sanayide değil, hizmet sektörünün "en dibinde" çalışıyorlar, evlerde hizmetçilik, kimisi de fuhuş alanında...
Türk burjuvası, bu ucuz emek arzına "yumuluyor"...
Bir ara pek moda olan "Filipinli" kaçaklara da böyle yapmıştı: Gece olunca kapı dibine kıvrılıp yatan ve ayda yüz dolar alan garibanlardı bunlar. Bir dönem de orta yaşlı ve göbekli burjuvazinin hovarda kesiminde "Ukrayna'dan seks kölesi getirtip Ataköy'de ev tutmak ve oraya yerleştirip ara sıra hatırını sormak" modası yaygındı.
"Kaçak işçi" çalıştırmak suçtur.
"Kara paraya" karşı çıkan, "kaçak istihdama" da karşı çıkmak zorundadır.
Lakin kara para bir "hukuk" terimidir ve ekonomide paranın akı karası, sarısı kırmızısı, laciverdi moru olmaz. Bakkaldan ekmek alırken bakkal size "bu paranın kaynağı nedir, vergisi ödenmiş midir" diye sormaz.
Demek ki burjuva açısından "ucuz el emeği bulunca tercih etmemek" de enayiliktir, üstelik vergisiz, sigortasız.
"Kaçak işçiye göz yummak" tutarlı bir politika değildir.
"Kaçak işçileri koz olarak kullanmak" da öyle. (Angela Merkel "Türk işçilerini geri gönderirim" dese kızıp köpürmeyecek misiniz?)
Fakat, liberallerin "biz vaktiyle bunlara soykırım uygulamıştık, şimdi kendimizi affettirmek için tepemize çıkaralım" yaklaşımı da geleneksel "entel kompleksi"...
Eee, kim haklı, kim haksız?
Demedik mi, gerçek çok yönlü ve değişkendir.