Yanlış yaptığımı kabul ve itiraf ediyorum: Kızmakla yanlış yaptım. Onlara kızmayalım, gülelim... Dalgamızı geçelim... Belki fındık fıstık da atarım! Kabuklu yemiş yasaksa, kabuğunu soyar da atarım.
"Koalisyon" balonunu uçuranlar, erken seçim isteyenler...
Darbe olmayacağını içleri yanarak idrak edenler...
"Şeriat geliyor" yaygarasının da artık sökmeyeceğini sezip, "tek adam diktasına gidiyoruz" diye seçmen ürkütmeye çalışanlar...
İşin en eğlenceli yanı, "tek parti diktasından" korkanların hepsinin de Atatürkçü ve İnönücü olmaları ha! ("O başka" diyeceklerdir.)
Geçen seçimde fazla uçmuşlar, "CHP kendisinin de ummadığı inanılmaz bir zafer kazanacak" diye hem kendi kendilerini hem okurlarını gaza getirmişler, sonra burun üstü yere çakılmışlardı.
Pişkinlik sürüyor ama artık daha temkinli olmaya çalışıyorlar. Bu sefer bir koalisyona razı olacaklar sanki...
Hani koalisyon olursa belki Aydın Doğan saklandığı yerden çıkabilir, Ertuğrul Özkök de "bırakmış gibi yapmaktan" kurtulur canım...
Ama bunun da zor olduğunu görünce, bir yandan erken seçim olmayacağını bile bile "ya tutarsa" diye sallamalar, bir yandan da bitmez tükenmez "yeni parti" arayışları...
Önce umutlarını Mustafa Sarıgül'e bağladılar, bir gelecek pir gelecek, herkesi silip süpürecekti.
Fakat ayak sürüdü... Üstelik, ancak "CHP'yi kırmaya" yarayacağını anladılar.
Bunun üzerine, Sarıgül'ü Cindoruk'la birleştirip buna Abdüllatif Şener'i de "monte etme" arayışları başgösterdi! Hatta Saadet Partisi'nin desteği bile sağlanabilir.
Bu üç buçuk güçler birleşince "merkez partisi" bir güneş gibi doğacakmış. Ve de iktidara gelecek, böylece tek adam ve tek parti diktasına gidiş son bulacakmış. Merkez partisi, elindeki bu seçim kanunu ve bu siyasi partiler kanunuyla, asla bir tek parti yönetimi kurmayacakmış, çünkü enayiymiş! (Lider niyetine dağarcıklarında "sürpriz isimler" de varmış, heyecanla bekliyoruz vallahi, sakın aynı gazetede çalışan arkadaşlarından biri olmasın? Mesut Yılmaz demesinler, bak bu sefer gülmem, kızarım ha...)
Fıstık tuzlu geldiyse söylesinler, bir daha sefere kuruyemişçiden daha bir kavrulmuşunu alayım.
Kendilerine kıyak da yapayım: Ben olsam Süleyman Demirel'i seçerim! Solda da yeni bir parti kurdurun, çiçek gibi muhalefet olsun.
Niçin olmayacakmış canım, partiler ve hükümetler gazete köşelerinde kurulmuyor mu?
Bakın, işin en eğlenceli yanı dedim, gene yanlış yaptım.
En eğlenceli olan o değil...
Şu: Bir erken seçimde, ya da isterseniz zamanında seçimde oy kaybedeceği muhakkak olan Deniz Baykal'ın, oylarını arttırsa da asla iktidara gelemeyeceğini pek iyi bilen Devlet Bahçeli'nin, bu adamların yarattığı havaya girip "biz de erken seçim isteriz" diye saçmalamak zorunda kalmaları! Asla istemediklerini, laf aramızda iktidar da istemediklerini ilkokul öğrencileri bile biliyorlar oysa...
Ama bu kadar gülünç duruma düşmeleri de hazin değil midir? Eh, kılavuzun "Doğan grubu yazarı" olunca başka ne bekliyordun?
Siz bana aldırmayın arkadaşlar, kurdurun merkez partinizi... Baksanıza, "yüzlerce" destekçisi varmış.
O yüzlerden beş yüz tanesi toplanırsa bir milletvekili eder. Kalır geriye iki yüz yetmiş beş milletvekili, yani on dört milyon seçmen daha. İyi ama senin gazeten toplam "üç mebusluk" satıyor, müşteri gökten zembille mi inecek?