Bu gece Noel ya, hani çam mam dikildi... Süslendi... Sabaha karşı, ren geyiklerinin çektiği çıngıraklı arabasıyla uça uça "baba" gelecek, şömineden içeri girecek (şömineli kaç Türk evi var?), çocukların çam dalına asılı çoraplarına hediyeler dolduracak... Kömür sobalı ya da kaloriferli evlerde oturan Türk çocukları da havalarını alacaklar...
Hani biz de hep eleştiririz ya, Batılılaşma gayretiyle Müslüman Türkler de bu çam "muhabbetine" girdiler ve gülünç oldular, üstelik Noel ile yılbaşını da fena halde birbirine karıştırıyorlar diye...
Profesör Doktor Muazzez İlmiye Çığ, işte o çam süslemenin "bir Türk geleneği" olduğunu söyledi.
Profesör Doktor Halil Berktay da, hanımın bu açıklamasına "tarihin televolesi" dedi.
Muazzez Hanım (yoksa yakınları İlmiye diye mi seslenirler, bilemem), tam 95 yaşında.
Bursa Kız Muallim Mektebi, ardından Ankara Dil-Tarih... Muazzez Hanım tipik bir "cumhuriyet kızı"... Kendisi bir Sümerolog.
Sümerolog ama, kendini "Türk tarihi" alanında da yetkin sayıyor olmalı.
Yoksa, lise ve üniversite çağlarını yaşadığı "otuzlu yılların" etkisiyle Sümer "kavmini" de Türk mü sayıyor? Milli Şef döneminde yaptığı akademik kariyeri bu görüşünü pekiştirmiş mi?
Hani var ya, Sümer Türkleri, Eti (Hitit) Türkleri, Fransız Türkleri, İngiliz Türkleri... Bütün dünya Türk asıllı...
Bu Sümer Türkleri'nin bankası bile var, Sümerbank! Eti Türkleri de İstanbul'a gelip mahalle kurmuşlar: Etiler. Akat kavmi de geri kalır mı? Onlar da koşmuşlar, Etiler'in hemen yanında Akatlar semtini oluşturmuşlar.
Muazzez Hanım, "kuraklık yüzünden Orta Asya'dan göç eden atalarımızın çam ağacını nerede bulup da süslediklerini" kolay kolay açıklayamaz.
Olsa olsa, "kar, buz, ren geyiği" gibi motiflerle süslü "Germen Hıristiyanlığı" folklorunun bir unsuru olan çam süslemeyi, "Nordik kavimlerin de Türk asıllı oldukları" safsatasıyla yutturabilir ki, bu da otuzlu yılların iklimine uygundur.
Yoksa, Antalyalı olduğu ileri sürülen Noel Baba'nın (Ermiş Nikolaos), Türkler Anadolu'ya gelmeden yüzlerce yıl önce buralarda yaşamış bir Türk olduğunu da mı söyleyecektir?
Muazzez Hanım'ın gençlik yıllarını incelerseniz, o dönemin gazetelerine, dergilerine bakarsanız, Türk Tarih Kurumu kongre tutanaklarına falan, inanılmaz incilerle karşılaşırsınız:
Örneğin Agamemnon, "ağa memnun" demek... Sparta, eh adı üstünde canım, İsparta... Homeros da bir Türk şairi, asıl adı Ömer...
Bunlar ciddi ciddi yazılmış çizilmiş, en yetkili ağızlardan dile getirilmiştir bu memlekette!
Bendeniz, epeyce ilerlemiş yaşının da etkisiyle dilinin sürçtüğüne, Muazzez Hanım'ın bu meselede genel olarak "ağaca çaput bağlama geleneğini" kastetmiş olduğuna inanmak istiyorum.
Aksi takdirde, "bunları kim profesör yaptı" tartışması gündeme gelir...
Siz onu yanıtlayın, sonra da lafı "Afet İnan'ı kim profesör yaptı" meselesine getiririz. Afet Hanım "Türk tarih tezinin" fikir anasıdır.
Sahi, Afet Hanım ne profesörüydü yahu? "Atatürkoloji" mi? Böyle bir bilim dalı mı var?
Merhume, Mimar Sinan'ın Türk olduğunu kanıtlamak için mezarının açılarak kafatasının ölçülmesini önermişti, bilmem duymuş muydunuz?1935 yılında.
Açmışlar, ölçmüşler, "brakisefal" çıkmış. İsviçreli, Alman, Ermeni, Boşnak ya da Gürcü de olabilirmiş...
Kızlar, kızlar, bilimsel kızlar...