Cumhuriyet Halk Partisi'nin İstanbul il örgütü, Florya'da eylem yapmış. (Solcu olsalardı "koymuş" diyecektim.)
Eylemin önderi, partinin il başkanı Gürsel Tekin. Hani şu belediye seçimlerinde hiçbir işe yaramayan ve katı Kemalist'leri kızdırdığıyla kalan, "çarşaf açılımı" adı verilen ucuz numaranın akıl hocası.
Eyleme katılan, üç yüz kişi.
Fotoğrafta pek öyle üç yüz kişi görünmüyor ama artık azıcık da fıkra abartısı, pardon, basın abartısı olacak...
Yarın çıkıp da "gene miting yaptık, gene seçimi kazanamadık" derler mi? Derler vallahi.
Bunlar Florya'da niçin toplanmışlar, bağırıp çağırmışlar?
Atatürk'ün girdiği yerden denize girmek için!
Çünkü belediye Güneş Plajı'nı kapatmışmış.
Türkiye'nin dört bir kıyısında lömbür lömbür çıplak kadınlar dolaşıyor, gazetelerin magazin eklerinde çarşaf çarşaf "ikoncan" resimleri çıkıyor, belediye Florya'da koli basili bulunca bunun yanıtı, sözkonusu eylemde açtıkları pankarta göre "aydınlığı karanlığa gömdürmeyeceğiz" oluyor.
Söylediklerine, ya da inanmak istediklerine göre, Atatürk Güneş Plajı'nda "halkıyla birlikte" denize girermiş... Oysa biz bu Güneş tesislerini, kadın satıcılarıyla, bir de yetmişli yıllarda CHP'nin orada çevirdiği gizli dolaplar sonucu muhalefetten milletvekili ayartıp hükümet kurmasıyla hatırlıyoruz.
Atatürk'ün yaptığını yapmaya, giydiğini giymeye, yediğini yemeye, içtiğini içmeye çalışarak Atatürkçü sayılmak isteyenler çoktur...
"Baklava desenli kazak" giyen de gördük, golf pantolon da...
Fakat o dönemden kalan belgesel filmler siyahbeyaz olduklarından, kazağın gerçek renkleri bilinememiş, o da siyah-beyaz örülmüştü!
Böyle Atatürkçü olunuyorsa, Sayın Gürsel Tekin bir daha sayın genel başkanıyla görüşmek için Ankara'ya sakın uçakla gitmesin, Haydarpaşa'dan trene binsin. (Söğütlüçeşme o zamanlar köydü, orayı saymayınız.)
Sakın Antalya'ya, Bodrum'a falan gidip denize girmeye de kalkmasın, Atatürk güney kıyılarımıza gitmezdi...
Rakının yanında yemek yemeyip yalnızca leblebiyle yetinince karaciğerini epey yoracak ama ne çare...
Bir zamanlar Kadıköy-Bostancı dolmuş seferlerine kadar düşmüş olan o uzun burunlu eski arabalardan bir tane bulunacak, motoru "rektifiye" ettirilip makam arabası olarak kullanılacak... Bu da Atatürkçü olmanın bir başka yolu.
Umarız, "çarşaf açılımının" bir uzantısı ya da izdüşümü olarak da "Atatürk 1928 yılına kadar eski yazı kullanmıştı, biz de kullanalım" demezler!
Oradan iş "Latife adında bir hanım" aramaya kadar gider ki, hiç yakışmaz...
Latife Hanım evlendiğinde çarşaf giyerdi, belki de ondan etkilenmişlerdir.
Fakat bu arada Sayın Tekin'in particiliğin yanısıra yürüttüğü asıl işi olan "ticari faaliyetlerinden" de vazgeçmesi gerekebilir, çünkü Atatürk "bizi yutmak isteyen kapitalizme" de karşıydı.
Yoksa değil miydi? "Kaç milyonerimiz vardır? Hiç! Binaenaleyh biraz parası olanlara da düşman olacak değiliz" demişti.
Öyleyse "her mahallede bir milyoner yaratacağız" diyenlere niçin küfür ettiniz?