Profesör Ayhan Aktar hatırlayacaktır, dallamanın biri, Uğur Mumcu'ya şöyle demişti:
"Amerika sosyaliiiist!"
12 Mart döneminde söylüyordu bunu... O zamanlar Ayhan'la birlikte çok gülmüştük.
Dallamanın mesleğini yazmadım. Her kesimden olabilir. Bu memlekette onun gibilerinin darlığı çekilmiyor ki...
Bu tutumu sürdürenler, Bill Clinton seçildiğinde "Amerika'da sosyaldemokratlar iktidara geldiler" diye yazmışlardı. (Onlara sorarsanız, Rusya'da da "halkın aklı başına gelmek üzereydi, yanlış yaptıklarını anlamışlardı, Rus Komünist Partisi yeniden güçleniyordu, iktidara her an geri dönebilirdi" ...)
Kendilerine uygun gördüğüm sıfatın sahipleri, Türkiye'de de "emek-sermaye çelişkisini çözeceğiz" diyorlar. Hele bir AKP iktidardan düşsün, gerisi kolay!
Bunu Lenin bile çözememiş, çareyi, emeği, devlet sermayesinin hem de kaskatı bir emir-komuta zinciri altında kayıtsız şartsız emrine vermekte, emeği köleleştirmekte bulmuştu... (Bendeniz de bazı arkadaşlara "ne mümkün zulm ile, bidad ile imha-yı istismar; çalış, artı-değeri kaldır muktedirsen âdemiyyetten" deyip deyip eğlenirdim. Buna da Hilmi Yavuz pek gülecektir.)
Sıfat sahipleri, Obama başkan olunca da çok sevindiler.
Aslında Obama'nın kazanmasına bile gerek kalmamıştı, daha George W. Bush döneminin son aylarında, geçen sonbaharda bile Amerikan ekonomisi "paket tedbirlerle" sosyalizme yönelmişti!
Kapitalizm bitmişti!
Komünizm, her alanda devletin ekonomiye el atması değil miydi, işte Amerika komünizme geçmişti!
Bu sanıyorlar. Vallahi billahi, komünizmi bu sanıyorlar.
Çünkü gazeteci olmak için "okumak" gerekmiyor, kulaktan dolma üç-beş zırvayla berberde sıra bekleyen müşteriyi gıdıklayıp ara sıra bir de "hükümete çakmak" yeterli...
Ne "Kondratiev dalgalarını" biliyorlar, ne John Maynard Keynes'den haberleri var, ne Marx okumuşlar.
Bu "çakma komünist bozuntularına" en güzel yanıtı, bırakalım, gerçek bir komünist, hem de sapına kadar komünist, TKP eski birinci sekreteri Nabi Yağcı versin (kod adı Haydar Kutlu).
Bakınız geçen gün ne demiş:
"2008 dünya mali krizi yeni enstrümanlar getirecek. Yoksa bizim heveskâr solcuların dediği gibi bu son küresel krizle ne liberalizm, ne de kapitalizm bitti. Bizde solculuk devletçilikle özdeşleştirildiği için, kapitalist devletin kapitalist piyasaya müdahale etmesine sosyalizm demeye başladılar. Komik tabii, alakası yok."
Şimdi anladınız mı bizim çakma solcular niçin "çağdaş yaşam" ayağından faşistlerle omuz omuza geldiler, niçin "Ergenekon kuçukuçusu" kesildiler ve de oylarını gidip gidip CHP'ye verirler?
Nabi Yağcı şunları da söylemiş: "Dün işkence görenler, şimdi 'AKP gitsin de isterse darbe olsun' diyebiliyorlar. Demokrasiyi savunmayan sol, sol olamaz. Kolay solcu olunuyor bizde. Sol, ulusal kurtuluş savaşı edebiyatıyla beslendi. Kırk yıldır, asker-sivil bürokrasinin gücüyle batılılaşmayı savundu. Solda bu damar hâlâ çok güçlü. Bunlar bugün de Ergenekon'un içindeler."
Genel Yayın Yönetmenimiz Erdal Şafak geçenlerde SABAH'ın her türlü fikir yelpazesine açık olduğunu belirterek "keşke bir de komünist yazarımız olsaydı" demişti...
Erdal Bey, gelin şu Nabi Yağcı'yı alalım da kimilerinin hakkından o gelsin...
Çünkü benim dilimde tüy bitti, onlarda cahillik ve ahmaklık bitmedi gitti!