Bazıları o kadar ezik, o kadar boynu bükük durumdalar ki, alt tarafı bir
"brifinge" çağırılınca sevindirik oluyorlar...
Tabii bunda "şimdilik darbe yapmıyorlar ama bakarsın günün birinde yaparlar, aman aramızı bozmayalım, iyi geçinelim, kızdırmayalım" korkusunun da payı var.
İddiaya girerim, bunlar paşanın yanında ellerini ceplerine de sokamazlar, bacak bacak üstüne de atamazlar, sigara da içemezler!
Kokteyllere davet edilmek ya da edilmemek de "hayat memat" meselesidir onlar için. "Lacileri çekip" koşarlar ya da tam tersine "karalar bağlarlar" ...
Asker tarafından adam yerine konulmak, çok ama çok önemlidir bazıları için.
"Akredite" olmak sınıf atlamak gibidir yani!
Oysa verilen alt tarafı bir "brifing" ... Bilgi aktarımı... Elbette verilecek... Ama sanki bir "manifesto" gibi algılanıyor.
Ben gitmedim... Bir süredir gazeteye uğramadım, evden yazıyorum, davetli miydim değil miydim bilmiyorum. Olmasam da zarar yok. Yazarın ille orada "ispat-ı vücut" etmesine gerek de yoktur. Nasıl olsa her gazetede çarşaf çarşaf, her televizyon kanalında bangır bangır yer alacaktır, sen de yorum yapacaksan yaparsın. Nitekim, "tavır konularak" çağırılmayan Zaman ve Taraf gazeteleri hem haberini yazdılar, hem yorumunu yaptılar!
Ama biz, konuşmadan sonra verilen yemeğin Harp Akademisi'nin kaçıncı katında olduğunu, yemekte çorba, et, zeytinyağlı ve tatlı çıktığını, kimin kiminle hangi masaya oturtulduğunu, kimin boyunbağı takmadığını, kimin "papyonlu" geldiğini bile öğrendik. "Şıklığıyla göz dolduran" gazeteciler de varmış, derbeder dolaşanlar da... Sanki sosyete dilberi Fifi'nin yalı partisinden sözediliyor...
Paşayı dinlemekten sıkılmışlar, çaktırmadan birbirlerini "kesmişler" anlaşılan...
Demek ki bu olayın da kendine göre bir magazini, bir su koyuverme, bir cıvıma noktası var.
Hani utanmasalar, "paşanın yana taralı saçları ona sert ve fakat müşfik bir hava katmıştı, pırıl pırıl boyalı siyah ayakkabılarıyla uyum içindeki siyah kravatı kostümünü tamamlıyor, haki kumaş üzerine altın sarısı rütbe yıldızları şıklığını bütünlüyordu, ay şekerim, bu yıl asker modasına kurmay kırmızısı hâkim" falan diye de yazacaklar!
Bir de "ayağa kalkma" sorunu yaşanmış...
Orgeneral İlker Başbuğ salona girince bazı arkadaşlar ayağa fırlamışlar, bazıları önce fırlayıp sonra usul usul çökmüşler (sivil olduklarını hatırlamışlar), kimileri de "yalnızca cumhurbaşkanına kalkılır" diye hiç kıpırdamamışlar.
Hazin...
Türk basını kendini böyle böyle maskara ediyor, sonra da okuyucudan hürmet bekliyor.
Eminim dün gazeteleri okuyunca subaylarımız da gülmüşlerdir bazı kişilere...