Ramazan ayının son haftasıyla birlikte havalar ısınmaya başladı. Bunun yanında piyasalarda da bir ısınma görüyoruz. Aslında temmuz ve ağustos, finans piyasalarının tatil ayları olduğundan bu dönemde genelde çok fazla bir hareketlilik yaşanmaz. Ancak bir yıldır yaşananlara bağlı olarak bu defa durum biraz farklı görünüyor.
ABD'de açıklanan sanayi üretimi ve büyüme rakamlarının aksine Avrupa Bölgesi için rakamlar kısa vadede umut vermiyor. Enflasyon beklentileri de bunu destekliyor. Japonya ciddi yapısal düzenlemelerle (kurumlar vergisi oranlarını azaltma, çalışan işgücünün artırılması vs.) ekonomisini canlandırmak için tedbirler almaya devam ediyor. Çin ise mayıs ayı sanayi üretimi ve perakende satışlarında gayet iyi bir performans sergiliyor. Bu bilgiler ışığında gelişmekte olan piyasaların büyük fonların portföylerindeki ağırlığı artmaya devam ediyor.
Avrupa'dakinin aksine ABD'de enflasyon beklentilerin üzerinde yükseliyor.
Bununla birlikte Fed'in tahvil azaltımlarını takiben en geç 2015'te faiz artırımına gideceğini bütün piyasa oyuncuları öngörüyor.
Ukrayna ve Ortadoğu özelinde siyaseten istikrarsızlaşan global iklimin finans piyasalarında oluşturabileceği çalkantıyı ciddi şekilde dikkate almak gerekiyor.
Birkaç yıl önce Kıbrıs krizi vesilesiyle birkaç milyar dolarlık faturalara karşı can kaybı sınırlı eylemlerin yerini, on milyarlarca dolarlık ceza ve yaptırımlar ile buna bağlı çok daha sert ve yoğun can kaybıyla neticelenen kaza ve olaylar (düşen(?) uçaklar vs.) almaya başladı.
Perde arkasında ciddi bir kavga devam ediyor. Bir tarafın siyasi ve askeri restlerine, diğer tarafın finansal restlerle karşılık vermesi sürecin daha ne kadar sertleşeceği hususunda dünyanın selameti açısından bizi endişeye sevk ediyor.
Artık Doğu-Batı arasındaki ilişkilerin daha hassas bir zemine doğru kayması ve buna bağlı farklı ittifakların ve işbirliklerinin ortaya çıkacağı bir döneme giriyoruz. Bugün Ortadoğu'da ve Afrika'da yaşanan olaylara artık dünyadaki ülkelerden farklı tepkilerin ve yaklaşımların sergilendiği dinamik bir siyasi süreç yaşıyoruz. Dolayısıyla ekonomik anlamda farklı manevraların ve müdahalelerin ufukta olduğunu söylemek gerçeklikten uzak olmaz.
Geçtiğimiz bir yılı güçlü bir şekilde geçirip bugün dünden daha güçlü ve güvenli bir noktada olan Türkiye, önümüzdeki iki seçim arifesinde bu pozisyonunu daha iyi bir şekilde konsolide etmeye doğru emin adımlarla ilerliyor. Çünkü Türkiye, dünyadaki hızla istikrarsızlaşan ortamın aksine bu süreci 2015 seçimlerinden sonra güçlü bir şekilde geçerek, 2019 ve 2023'e daha sağlam bir zeminde ulaşacaktır.
Not: Son dönemde ekonomi basınında çıkan haberleri okuyunca insan hayrete düşüyor. Neler olmuş neler. Paralel yapıyla mücadele konusunda geçmişte yapılan yanlışlar bugün nasıl bir bir ortaya çıkıyorsa, bazı kurumlarımızın ısrarla yaptığı veya göz yumduğu yanlışlar da yakın zamanda ortaya çıkacaktır. Birilerine duyurulur.