Ekonomi ile siyaset iç içe olduğundan, ekonomi ile ilgili paydaşlar siyaseti her zaman yakından takip ederler.
Son dönemde yaşadıklarımıza bağlı olarak yakın gelecek siyaseti ile alakalı ciddi bir kulis ortamı oluştu. Bu bağlamda da kulağımıza en çok yabancı finans kuruluşlarının bayağı yoğun bir mesai harcadığı bilgisi geldi. Özellikle son yıllarda Türkiye siyaseti üzerinde her zamankinden daha yoğun bir lobi yaptıkları ilgililerin malumu...
Kafalarındaki bazı planların uygulanması için sadece İstanbul değil, Ankara'da da yoğun bir markaj uyguluyorlar. Hatta bazı kapıları ellerinde değnekle dolaşıyorlarmış. Türkiye'nin geleceğine endekslenmeye çalışılan hesaplar üzerinden falcılık yapmaya çalışıyorlar.
Birçoğunu şahsen tanıdığımız bu kişiler gerçekten ciddi bir kafa karışıklığı yaşıyorlar. Daha önemlisi, hiçbir dönemde bu kadar yanlış tahminde bulunmadılar. İşin daha da acı tarafı, sadece kendileri ile ilgili değil temsil ettikleri kurumlar bağlamında da büyük bir hayal kırıklığına ve itibar kaybına sürükleniyorlar.
Bu ülkede hükümet kurmanın yahut yıkmanın milli irade dışında tecellisi artık eskilerde kaldı. Ama anlaşılan bazıları hâlâ eski alışkanlıklarından kurtulamıyor. Kendi planlarına dayalı kabine ve isim hesaplarına girmeleri, ülkenin ekonomisi ve bekaası ile alakalı endişeli bir dille konuşmaları gayet ilginç bir hal aldı.
Artık Türkiye, bazı 3. dünya ülkelerinde yaptıkları lobicilik faaliyetleri sonucu kolayca dizayn edileceği sanılan ülke statüsünden çok farklı bir noktadadır. Bu endişeli şahıslara tavsiyemiz, hem kendi kariyer başarıları hem de kurumlarının maddi menfaatleri için Yeni Türkiye'yi daha sağlıklı okumaları ve artık ona uygun hareket etmeleri gerektiğidir.
Not: Bu köşede birilerine ısmarlama yazı yazılmadığı için, biliyoruz ki başka yerlerde ısmarlama yazı yazan veya onlara bu yazıları yazdıranlar bazı şeylerden çok rahatsız. Bugüne kadar maddi ve makamsal ikbal için oluşan bu ilişkiler yumağının da sonuna geliyoruz. Türkiye artık küçük hesapların değil büyük ideallerin realize olduğu bir ülke oluyor.
Bir de son dönemlerde bürokratlar arasında sıkça duyduğumuz, insanların herhangi bir kişiyi canını verebilecekleri kadar çok sevdikleri söylemi giderek samimiyetten uzak bir hal alıyor. İnsanlardan öncelikli beklenen korkaklığa ve kaypaklığa düşmeden ülkelerinin menfaatleri doğrultusunda işlerini ve sorumluluklarını yerine getirmeleridir, canlarını vermeleri değil. Gerisi laf- ı güzaftır. Atalarımızın dediği gibi "Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz." Artık bakılmıyor da... Özellikle de bu dönem!
Not: Küfür belki ama zulüm asla abad olmaz. Yaşasın zalimler için cehennem. Dualarımız Gazze ile...