Ülkemiz yaklaşık 30 yıllık serbest piyasa yolculuğu içinde çok önemli tecrübeler edindi, çok değişik merhalelerden geçti. Bu konuda da finans sektörü en önemli oyuncuların başında gelirken, burada katılım bankacılığına ayrı bir yer açmak gerekiyor.
Türkiye özellikle geçtiğimiz 10 yılda çok büyük bir büyüme ve sıçrama gerçekleştirdi. Bu büyüme yolculuğunda katılım bankaları nasıl bir rol oynadılar? Bu büyümeye ne kadar destek oldular, ne kadar katıldılar?
Maalesef bu dönemde hem yasal hem de uygulamadaki birçok düzenleme ve desteğe rağmen, katılım bankacılığının tüm finans sektörü içindeki payının istenen noktalara ulaşamadığını, çok düşük seviyelerde kaldığını görüyoruz.
Yabancı ortaklarının ülkeye stratejik bakmamasından mı yoksa bazı statükocu yönetim kadrolarından dolayı mı bilinmez, kurumların bugüne kadar yeterli sermaye desteğini alamaması ve bir türlü istenen düzeye gelememesi aklımıza başka birçok sorunun gelmesine neden oluyor.
Reel sektörün büyümesinde önemli bir rol ifa etmesi gereken Katılım Bankaları, yoğun olarak 'Murabaha' yaparken, neden 'Müşaraka ve Mudaraba' yöntemlerinde etkin çalışamamaktadır?
Sorumlu şahıslar ağırlıklı enerjilerini nargile sohbetlerinde sektörü, siyaseti ve ekonomiyi çekiştirmek yerine piyasanın ve kurumların önünü açacak yasal düzenlemeler hususunda lobicilik stratejisi güderek -gerekirse Ankara'da kamp kurmak suretiyle- neden harcayamamaktadır?
Kamu bankalarının katılım bankacılığına girmesi yönündeki adımlara, sektördeki rekabet ve kalitenin artmasıyla birlikte pazarın büyüyerek ülkenin ekonomik performansının da olumlu etkileneceği gerçeğinden hareketle, malum kurumların müzmin demirbaşları acaba ne kadar gönülden destek vermektedir?
Artık mevcut katılım bankaları bu tip rahatsız edici sorulardan kurtulup, ülkenin ekonomik hedefleriyle uyumlu olarak reel sektör için hayati bir görev yaptıklarının her zamankinden daha fazla farkında olmalı, kamu bankalarının açacağı yeni katılım bankalarıyla beraber sektör içindeki pazar payı hedeflerinde çıtayı çok daha yukarı koymalıdırlar.
Burada esas görevi yüklenen banka üst yönetimlerine düşen de, bundan önceki performanslarının üzerine çıkmaları ve yeni dönemdeki katkı ve katılımlarıyla, sorumluklarının hakkını vermeleridir. Yıllardır çeşitli hassasiyetlerini her şeyin önüne koyarak bu kurumları el üstünde tutup destekleyen mevduat sahiplerinin beklentisi de bu yöndedir.
Not: Eğer yazılanlar doğruysa Merkez Bankası munzam karşılıkları için bankalara tekrardan faiz ödenmesi (2010'da kaldırılmıştı) yönünde bir hazırlık yapıyormuş. Bu bağlamda bankaların özellikle son yıllarda ne kadar kâr ettiğini ve sorunlarıyla ne kadar hassas bir şekilde ilgilenildiğini düşünmeden edemedim. Hal böyle olunca, bu haftaki toplantıda Merkez Bankası'ndan beklenen, bankalarımızı ve yabancı yatırımcıyı düşündüğü kadar reel sektör ve vatandaşımızı da düşünerek karar almasıdır.