ABD Başkanıyla ilgili bazı yanlış fikirlerimiz var. ABD gerek ekonomik, gerekse askeri olarak dünyanın en güçlü ülkesi ya... Buradan hareketle, Başkanın da çok güçlü olduğunu, her istediğini yapabileceğini sanıyoruz.
Halbuki "Kuvvetler Ayrımı" ilkesi ABD'de tıkır tıkır çalışır. Yani Yasama, Yürütme ve Yargı gayet belirgin çizgilerle birbirinden ayrılmıştır. Biri diğerine müdahale edemez.
Ayrıca Yürütme, yani kısaca Başkan ve Hükümeti sınırsız bir güce sahip değildir. Yetkileri kısıtlıdır. Bir kelimeyle füzelerin atılmasını sağlarken, bazen basit bir yasanın çıkarılması için Kongre'ye uzun uzun dil dökmesi gerekir.
Ankara, Fethullah Gülen'in teslim edilmesi veya ülkeden çıkarılması için Başkan Obama'ya her fırsatta mesajlar veriyor ya... Yukarıda saydığım nedenden dolayı bu mesajlar bir işe yaramayacaktır.
Her şeyden önce Gülen'in yargılanması ve suçlu bulunması gerekiyor. Karar, Yargıtay aşamasını geçtikten sonra hazırlanacak iade dosyası Başkan'a değil, Amerikan yargısına verilecek. Yani kararı Başkan değil, ilgili Mahkeme alacak.
Yukarıda anlatmaya çalıştığım, meselenin "hukuki" boyutuydu. Tabii bir de "siyasi" boyutu var: Ankara'yı rahatsız eden bir kişiyi... ABD asla karşılığında çok önemli tavizler koparmadan vermez. Koz olarak kullanır.
Nedir bu? Ne olacak, "uluslararası siyaset..."
Velev ki ABD, Gülen'i verdi veya sınır dışı etti... Türkiye'yi yönetenlerin, "Allah Allah! Niye böyle yaptılar ki? Hayırdır inşallah!" demesi gerekir.