BBC'nin yaptığı TV röportajı sırasında mekânda bulunan kıdemli gazeteci Tim Franks, izlenimlerini kaleme almış. Ona da çok güldüm.
Baksanıza, Fethullah Gülen için "Türkiye'nin ikinci en güçlü adamı olarak adlandırıldı. Ama aynı zamanda kendi kendini sürgün ettiği ABD'de, inzivaya çekilmiş birisi" diyor.
İnziva mı? Ne inzivası? Yaşamakta olduğumuz şu iletişim çağında böyle bir şey nasıl söylenebilir?
Gülen'in satır arasında siyasi mesajlar verdiği dini sohbetleri, Cemaatin medyasında yayınlanıyor. Ayrıca fikirlerini internetteki herkul.org sitesinden okumak mümkün.
Bol bol telefonda akıl veriyor. Uganda'daki rafineri işini bile yerli bir firma için ayarlamaya çalışıyor.
İşadamından gazetecisine, Cemaatten olmayan insanlar da ziyaretine gidiyor. Cumhurbaşkanı Gül'e mektup yazıyor, "Bunu Başbakan'a da gösterin" diyor.
Bunun neresi inzivaya çekilme? Gülen'in ailesinin olmaması ve gayet mütevazı bir mekânda yaşaması, belli ki İngiliz gazeteciye, bir Hıristiyan figürü olan keşişleri düşündürmüş.
Böyle düşünmesinde günümüzün maddeci dünyasının da etkili olduğunu sanıyorum. Anlayış şöyle: İnsan (erkek) niye güç ister? Lükse ve zevke (mesela kadınlara) ulaşmak için... "Eğer bunlar yoksa" diye düşünüyor olsa gerek Tim Franks, "O halde bir keşişle karşı karşıyayım."
Franks farkında değil: Karşısındaki yaşlı ve hasta adam, yıllardır odağında Türkiye olan küresel çapta bir oyun oynuyor. Lüks de o oyunun içinde, zevk de... Ayrıca kuştüyü yataklara, altın musluklara, süper yatlara, özel jetlere gerek yok ki...
Buna siyasi hırs denir Tim Bey, siyasi hırs!