Bekleniyordu ama bence yine de tuhaf: "Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, uçak biletlerine tavan fiyat uygulamasına ilişkin sektör temsilcilerinin gönüllülük itibariyle aldıkları karar gereği, yarından itibaren en pahalı uçak biletinin 299 lira olacağını bildirdi."
"Bunun neresi tuhaf" diyeceksiniz.
Anlatmaya şöyle başlayayım:
Kapitalizmde ürün ve hizmetlerin fiyatları piyasada, rekabet içinde belirlenir.
Ancak ilk girişimin devletten geldiği bazı özel durumlarda fiyat piyasada belirlenmez.
Mesela havayolu taşımacılığını, birçok ülkede olduğu gibi Türkiye'de de devlet başlattı.
Bir zamanlar İstanbul Ankara biletinin fiyatı, maliyetin beşte biri kadardı.
Lüksün önemi
AK Parti'nin en önemli işlerinden biri, havayolu taşımacılığını serbestleştirmek oldu. Böylece Pegasus, Onur Air, Atlasjet gibi firmalar piyasaya girdi.
Rekabet sonucu uçak bileti fiyatları düşünce, çok sayıda vatandaş havayoluyla seyahat eder oldu.
Bu arada Türkiye'nin zengin sayısı da arttı. Tahminlere göre, 2014'te bankada milyon doları olanların sayısı, 2010'a kıyasla ikiye katlanarak, 45 bin kişiyi geçecek. Zenginleşme çok önemli bir olgudur. Bu sayede hayatın birçok alanında atılımlar yapılabilir.
Örneğin 1970'lerde yerli otomobillerde klima opsiyonluydu.
Klimalı siparişi veren, daha fazla öderdi. Zamanla teknoloji gelişti. Şimdi klimasız bir otomobili düşünemiyoruz bile.
Aslında bütün dünyada böyle... Pahalı bir yeni teknoloji önce lüks araçlara monte ediliyor. Daha sonra bu yeni teknoloji ucuzlayarak standart hale geliyor.
Uçak şirketlerinin, Ulaştırma Bakanlığı ile birlikte aldığı bu üst-limit kararı, sözünü ettiğim gelişmeye darbe vuracak bir hamledir.
İç hatlarda rekabet bitti
Diyelim ki ben... Türkiye'deki artan zengin insan sayısını düşünerek... Süper koltuklu, yüksek kalitede hizmet veren bir havayolu kuracağım... Az sayıda yolcuyu, gayet lüks bir ortamda ama pahalıya taşıyacağım.
Faraza İstanbul-Bodrum biletim 1000 lira olacak.
Havada alınan bu karar, işte bu tür girişimleri engelliyor.
Eğer otomotiv sanayii bu kafayla çalışsaydı... Yani otomobil fiyatlarında üst-limit olsaydı... Klima, sunroof, ABS gibi teknolojiler sıradanlaşmazdı.
Dikkatinizi çekerim: Bu kararı Bakanlık tek başına alsaydı... "Seçimler yaklaşıyor... Ulaştırma Bakanlığı popülizm yapıyor... Seçimlerden sonra bu karar kaldırılır" der, geçerdik.
Ama durum öyle değil. İşin içinde havayolu temsilcileri var. Aslında müstakbel rakiplerini piyasa dışında tutmak için Bakanlığın otoritesini kullanmış oluyorlar.
Bu neye benziyor biliyor musunuz: Belediyeden destek alan fırıncıların, francala üretecek girişimcilere engel olarak, herkesi düz ekmeğe mahkûm etmesine...
Hani taş üstüne taş koyanların, başımızın üstünde yeri vardı?
Not: Biliyorum... Bu konuda ne Bakanlık, ne uçak şirketleri ne de yolcuların çoğunluğu benden yana... Ama uyarmak da benim vazifem.