Şu meşhur "hakaret etti" kalıbından gına geldi. Her gün en az bir haber bu kalıpla okura sunuluyor: "İslam'a hakaret etti... Halkın değerlerine hakaret etti... Türklere hakaret etti..."
Son örnek, ünlü İngiliz dergisi Economist'deki yorumdu... Çoğunlukçuluk:
Zombi Demokrasi başlıklı yazı, Başbakan Erdoğan'a "demokrasi için seçim kazanmak yetmez" diye seslendiği için Türkiye'ye hakaret etmişmiş! "Zombi" kelimesine takılmayıp yazıyı serinkanlı biçimde okuduğunuzda, gayet makul sözlerle karşılaşıyorsunuz:
Çoğunluğa sahip olmanın, demokrasi için yetmediği... Çünkü diğer partilere oy verenlerin de aynı ülkenin vatandaşları olduğu... Onların da, en az iktidar partisi seçmeni kadar hakları olduğu belirtiliyor ki...
Bunlar yüzde yüz doğru sözler. Böyle bir uyarı notu niye "Türkiye'ye hakaret" olsun ki? "Hey Economist haddini bil, sen bizim başbakanımıza demokrasi dersi veremezsin" filan diye dayılanmak mümkün tabii.
Ama o kadar. (Zaten bu tip dayılanmalar da demokrasi anlayışınızın ayıplı-defolu olduğuna işaret eder.)
Balta taşa çarptı
Neyse... Gelelim şu "zombi" lafına...
Kiminin "hakaret" diye sunduğu bu tabiri, kimi de "çirkin benzetme" diye gazlamış okurlarına. (Sahi ya... Bu tip metaforların da gaz etkisi var; kimini uyutuyor, kimini acıtıyor...) Ama biz sakin olalım ve önce zombinin ne demek olduğuna bakalım: Türk Dil Kurumu "hortlak" ve (mecazi anlamda) "uykusuzluktan, yorgunluktan serseme dönmüş kimse" diyor.
Başka kaynaklardan zombinin, Haiti kültürüne ait bir tabir olduğunu öğreniyoruz:
Büyünün etkisiyle mezardan kalkıp harekete geçen ölülere zombi deniyor.
Mecazi anlamda... Hipnotize olmuş, kendinin bilincinde bulunmayan ama çevreden gelen uyarılara karşılık verebilen insanlar, zombi diye adlandırılıyor.
Bu bağlamda, Economist'in Türkiye demokrasisi için kullandığı zombi sıfatını anlamak kolay değil.
Bunu yazan kişi, demokrasinin Erdoğanvari çoğunlukçu yorumuna, niye zombi dediğini ancak son satırda açıklık getirmiş: "Dış görünüşü gerçek gibi ama kalbi yok."
Bana bu sıfat zorlama geldi. Yazıyı okutuyor ama o kadar... Anlamsız bir benzetme bence.
Bugün bana, yarın sana
"Peki ya sen nasıl tanımlarsın" derseniz...
Ben askeri vesayet rejiminden kurtulduktan sonra, demokrasinin çocuksu bir dönemden geçtiğini düşünüyorum.
Demokrasi mevcut ama sandıkla özdeşleştirildiği için henüz olgunlaşmamış durumda.
Çocuksu çoğunlukçuluktan, olgun çoğulculuğa geçiş iki şekilde olabilir:
Bugünün çoğunlukçuları, başka bir çoğunlukçu anlayışın dayatmalarıyla karşılaştığında... "Ben gaz sıkmıştım... Şimdi de bana sıkılıyor... Demek ki eskiden yanlış davranmışım" dediğinde.
Sayı ve gelir olarak büyüyen orta sınıf, bu çocuksu anlayışı aşacak bir partiye yöneldiğinde...
Özetle: Çocukluk hastalığına tutulmuş bir demokrasiye sahip olduğumuzu düşünüyorum:
İsteyen Kızamıklı Demokrasi diyebilir buna...
Zombi ise hiç uymuyor.