Dünkü yazım üzerine Bülent Eczacıbaşı ile konuştuk: "Dilimiz en önemli varlığımızdır... Polislik yapmayalım ama 'doğru ve güzel Türkçe' için de çabalayalım" diyor...
Sohbet sırasında dile ilişkin birçok konuda yakın fikirlerimiz olduğu ortaya çıktı. İşte Bülent Beyin değindiği, benim de hemfikir olduğum bazı sorunlar:
Dilimize yerleşmiş yabancı kelimeleri atmaya kalkışmak yanlıştır. Onlar artık bizimdir...
Yeni kelimeler üretirken ayrımları ortadan kaldırmamak gerekir: 'Ürün' kelimesi tamam ama bu arada 'tarımsal ürün' anlamına gelen 'mahsul' kelimesi ile 'imal edilmiş' anlamındaki 'mamul'ü neredeyse unuttuk.
"Az sonra sunum yapıyor olacağım..." diye konuşan arkadaşlarımız var. Niye basitçe "Sunum yapacağım" demiyorlar?
Eczacıbaşı bir örnek daha verdi... Ben önce şaka sandım; meğer ciddiymiş: "Bazıları, 'yapılabilite' diyor..."
Biz de aramızda gırgır olsun diye, "gidilebilitesi var mı" veya "gidilıbıl mı" filan deriz arasına... O tür bir şaka mı?
"Keşke öyle olsa" dedi Bülent Bey, "Önümüze gelen şirket evraklarında okuyoruz. Gayet ciddi bir şekilde, 'Bu projenin yapılabilitesi yüksektir' diyor mesela."
'Mirak'ı gören var mı?
Sanırım dil konusunda iki büyük sorunla karşı karşıyayız:
1) Hiç gereği yokken yabancı kelime kullanma çabası... 'Odak' (ve 'mihrak') dururken, 'focus'e ne gerek var?
Ama yeni bir teknolojiyi veya ilişkiyi ifade etmeye yaradığı sürece yabancı kelimelere elbette karşı değilim. Hoş geldiler, sefa getirdiler.
Mesela özellikle bilgisayarların yaygınlaşmasıyla dilimize giren 'reset' (okunuşu: 'riset') kelimesinin Türkçede tam karşılığı yok.
"Tekrar kurmak", "baştaki konumuna getirmek" diyoruz ama bunlar "karşılık" değil, birer "tarif". ('Tekrar kurmak' akla parçaların mekanik biçimde sökülüp takılmasını getiriyor. Halbuki bilgisayar programını 'reset' etmek, başka türlü bir işlem.)
Hani dün burada "ceza keserek engellemeye çalışmak yerine, yabancı kelimelerin yerlileşme sürecini hızlandırmak gerek" demiştim ya...
Peki, bu nasıl olabilir?
Resetlenenlerden misiniz?
"Reset/riset" diyen birisine 5 lira ceza kesmek yerine... Kelimeyi en güzel biçimde Türkçeleştirenlere ödül verilse daha iyi olmaz mı?
Türkçeleştirmek... Yabancı kelimeleri, Türkçenin ritmine-melodisine uyarlamak ve Türkçe takıları alabilir hale getirmektir.
Mesela "reset" konusunda bu dediğim gündelik hayatta çoktan gerçekleşmiş durumda: İngilizce bilmeyenler de dahil, çalışanlar birbirlerine, "Makineyi resetledin mi" diyor gayet doğal ve rahat bir biçimde.
2) Bir de yanlış Türkçe sorunu var ki... İşte o felaket. Türkçenin sentagmasını (gramer yapısını, dizimini) öğrenmeden liseyi bitirmiş nice genç görüyorum.
Düşük cümle kuruyor; farkında olmuyor. Anlatıyorsun; anlamıyor.
Fevkalade önemli bir konu bu: Çünkü dil, aynı zamanda mantıktır. Dış etki (dalgınlık, hastalık, aciliyet) olmamasına rağmen dili yanlış kullananın mantığından ve aklından kuşku duyarım.
Ne demiş adam: "Dilimin sınırları, dünyamın sınırlarıdır."