Dünya tarihi savaşan, barışan, sonra yine savaşan, ardından tekrar barışan güçlerle doludur. O halde savaşan tarafların barış masasına oturması gayet doğaldır. Gereklidir. Teşvik edilmelidir.
Bu bağlamda sadece bürokratların değil, siyasetçilerin de PKK yöneticileriyle görüşmesini tuhaf karşılamamak gerekir.
Ancak bu tip bir araya gelişlerin bir adabı olmalı. Örneğin kamuoyuna yalan yanlış şeyler söylenmemeli: Ya ketum olmalı ya da gerçekler anlatılmalı.
Benim açımdan zorunlu olan bu girişten sonra gelelim sadede...
***
Dört ay kadar önce
Kuzey İrlanda ve
IRA (İrlanda Cumhuriyet Ordusu) sorununun nasıl çözüldüğünü öğrenmek üzere
Britanya'ya giden parti temsilcileri ve entelektüellerden söz etmiştim.
(29 Temmuz)
Meclis'teki
tüm partilerin iki ya da üç milletvekiliyle katıldığı bu seyahatin
"garip" bir yanı vardı:
Geziye bizzat katılan köşe yazarlarının ifadesine göre, organizasyon,
"Democratic Progress Institute" (
Demokratik Gelişim Enstitüsü) adlı "Londra merkezli" bir kuruluş tarafından yapılmıştı. (Bakınız: Milliyet'ten
Hasan Cemal, Radikal'den
Cengiz Çandar ve Yeni Şafak'tan
Ali Bayramoğlu'nun o dönemki yazıları.)
Ancak ortada böyle bir enstitü yoktu! Kuruluşun ne bir internet sitesi bulunuyordu, ne de kayda değer bir faaliyeti...
Ben bu gezinin İngilizlerin bir girişimi olduğunu düşünerek,
"James Bond'un ülkesinde neler konuşuldu" başlıklı yazıyla hem olayı özetledim, hem de biraz dalga geçtim.
Meğer vaziyet daha da komikmiş!
Hemen hemen aynı ekip şu anda yine Britanya'da bulunuyor. (Bu kez
MHP'liler gelmemiş). Gazeteciler de bize
Dublin'den notlar geçiyor.
Geçen gün Ali Bayramoğlu ve Cengiz Çandar, dün de Hasan Cemal, IRA'cılarla yapılan görüşmeleri anlattı.
***
Meraklandım: Herhalde
DPI kendine bir internet sitesi hazırlamıştır, diye düşündüm.
Karşıma çıkan (dolaylı) site gayet uyduruk bir şeydi. Asıl siteye ise şifre gerektiği için ulaşılamıyordu.
Çok tuhaf değil mi? Temmuzda Türkiye'den siyasetçileri ve gazetecileri Britanya'ya davet ediyorsun... Grubu
Londra,
Belfast ve
Edinburgh'da ağırlıyorsun... Ama sonra internete o görüşmelerle ilgili hiçbir şey koymuyorsun... Doğrusu bu durum çok tuhafıma gitti.
Şeytan dürttü: Enstitünün Londra'nın neresinde olduğunu merak ettim.
Yine internette
"11 Guilford Street, London" şeklinde bir adres vardı. Bu adresi iPad'in
"maps" (Haritalar) uygulamasına girdim.
***
Karşıma ne çıksa beğenirsiniz?
"Kurdish Human Rights Project" yani
"Kürt İnsan Hakları Girişimi" adlı bir kuruluş! İnternete bu adı verdiğinizde ise bu kez kapsamlı bir siteyle karşılaşıyorsunuz.
Girişim
1992'de kurulmuş.
"Politik" olmadıklarını... Sadece
Türkiye,
Irak,
İran ve
Suriye'de yaşayanlar başta olmak üzere, Kürtlere karşı yapılan insan hakları ihlalleriyle ilgilendiklerini iddia ediyorlar.
Ediyorlar ama Türkiye'den gelen siyasilerle birlikte, gayet siyasi bir etkinliğin içinde yer alıyorlar. Apaçık
"Kürt ulusalcısı" olan bu girişim, bence
PKK'nın uzantısı...
Şimdi yazının başındaki girişi niye yazdığımı herhalde anladınız:
Ben siyasetçiler, entelektüeller, gazeteciler Kürt ulusalcılarıyla ve PKK'yla görüşmesin demiyorum. Konuşsunlar, tartışsınlar, birbirlerini anlasınlar.
Ama "Democratic Progress Institute" masalları anlatmasınlar! Ya gerçeği söylesinler ya da görüşmeleri gizli tutsunlar.