Yanlış hatırlamıyorsam, durum ilk olarak, Fehmi Koru ile Erhan Köknar'ın organize etmekte olduğu 'fasıl'da ortaya çıktı.
Bir fasıl akşamının ertesinde arkadaşlarla sohbet ediyorduk. "Kimler vardı" dediler. Ben de birkaç kişinin adını saydım.
Arkadaşlar özellikle bazı kadın gazetecilerin fasıla gelmesine şaşırdı.
Biri, "Yahu az önce adı geçen o kadın, daha birkaç ay öncesine kadar laikçinin önde gideniydi... Ne değişti de böyle bir etkinliğe katıldı" dedi.
Örnekler çok sayıda olmadığı için önemsemedim ama yine de "Devir değişiyor, bir saftan diğerine deplase olanlar çıkacaktır" dedim.
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın salı akşamı Swiss Otel'deki iftar davetinde ise bence olay tescillendi.
Fethullah Gülen'in yol göstermesiyle kurulan, bu 'cemaat vakfı' yıllardır çeşitli etkinliklere imza atıyordu.
Kendilerini laikçi kanatta konuşlandıran nice tanıdık kişi, bırakın etkinliğe katılmayı... Vakfın kendilerini davet ettiğinin dahi duyulmasını istemiyordu.
Cemaatin organizasyonlarını merak bile etseler, başlarına geleceği bildikleri için bu tip davetlerden fellik fellik kaçıyorlardı.
Çünkü o "merak", Ergenekon dostu medyanın kendileri hakkında "Fethullahçıların ağına düştü" diye yayın yapmasıyla sonuçlanabilirdi.
"Fethullahçı" damgası, laikçi çevrelerde sadece siyasi amaçla kullanılmıyordu üstelik.
"Endişeli önologlar" nezdinde birisini itibarsızlaştırmayı amaçladıklarında da aynısı yapılıyordu.
Salı akşamı Swiss Otel lobisinde ve iftar salonuna giden koridorlarda ise en çok duyulan sözlerden biri, "Ooo, üstat sizi burada görmek ne güzel..." idi.
Misafir kompozisyona ilişkin dedikodu ve yorum yapanlar ise "Aaa, o da mı gelmiş; daha geçenlerde Kemal Kılıçdaroğlu'nun yanındaydı" deyip duruyorlardı.