Tartışma programlarında sıkça gündeme gelen konulardan biri de etnik ve dini kimlikler... Genellikle kimliğine atıfta bulunarak bir kişinin "eleştirilmesi" ayıplanıyor.
Bunu çok iyi anlıyorum.
Ancak tuhaf bir "dengesizlik" söz konusu: Bir kimlik övüldüğünde, buna katılmamız ya da susmamız bekleniyor. Eleştirildiğinde ise ayıplamamız.
Seçim sürecinde birçok köşe yazarı oyunu nasıl kullanacağını açıkladı.
Bunlardan biri şöyle demişti: "Oyumu Sebahat Tuncel'e vereceğim. Çünkü Kadın, Kürt ve Alevi..."
Yani "Kadın olma", "Kürt olma" ve "Alevi olma" yazar tarafından sanki başlı başına olumlu, kendi içinde iyi bir değermiş gibi sunuluyordu.
Halbuki siyasi propaganda hiçbir zaman tek yönlü bir faaliyet olmamıştır: Taraflar, kendilerini överken, rakiplerini küçümser.
Bence kimlikleri, seçim sürecinde, "olumlu bir nitelik" olarak öne sürenler, aynı kimlikleri çeşitli olumsuzlama tiplerine de (eleştiri, alay, küçümseme, vs.) açmış olur.
Not: Amacım siyasi çekişmeye girişmek, konuyu tartışmak olduğu için bu konuyu seçimlerden sonra yazıyorum.