Kürt/PKK sorununu kangrenleştiren askeriyedir. Çünkü olayı hukuki ve siyasi değil, bir güvenlik sorunu olarak gördüler.
1980'lerde ve 90'larda, sivillere, "Biz ne yapacağımızı biliyoruz, siz karışmayın" dediler.
Siyasetçilerden arada sırada gelen cılız çözüm önerilerini, "Elimizi soğutmayın" diyerek bastırdılar.
Bu arada PKK, diğer siyasi Kürt örgütlerini yok ediyordu. "Ya bana katılın ya da dağılın" diyor... İkisini de yapmayıp devam etmeye kalkışanı düpedüz öldürüyordu.
Devlet buna da sesini çıkarmadı. "PKK diğerlerini temizlesin, sonra nasıl olsa biz onu hallederiz" diye düşündüler.
(İngilizlerin kadim "böl ve yönet" politikasından nasibini almamış zamane kurmaylarının çuvallaması! Hoş bunlar ulus devlet fetişisti oldukları için, Osmanlı'nın, "Bana baş kaldırma, gel seni baş yapayım" siyasetini de bilmiyor. )
PKK hareketi, silahlı mücadele yanlısı küçük bir "okumuş" grubuyla başlamıştı. Yoksul köylülere, bölgede gelişen kapitalizmin yarattığı işçilere, küçük aşiretlere dayanıyordu.
Bugün ise Güneydoğu'daki Kürt burjuvazisi işin içine girmiş durumda. Hepsi olmasa da birçok profesyonel (doktor, avukat, mühendis) ve sermaye sahibi hareketi destekliyor.
1970'lerde solculukla işe girişen PKK, artık düpedüz milliyetçi bir örgüt haline geldi.
(Son yıllardaki zenginleşmeyle Diyarbakır'daki 250 metrekarelik apartmanlarda ve havuzlu villalarda oturmaya başlayan paralı kesim solcu olacak değil ya!)