Seçim programları yanlış yorumlarla dolu...
Perşembe akşamı bunlardan birini izliyordum.
Sunucu, "Tarikat ve cemaatlerin oy verme davranışı üstündeki etkisi nedir" diye sordu.
Bir siyaset bilimcimiz şöyle dedi:
"Parti tercihi açısından tarikat ve cemaatler belki eskiden önemliydi... Ama Türkiye modernleştikçe, şehirleştikçe etkisini yitiriyor... Tarikat ya da cemaatteki yüz binlerce insanı kim, nasıl kontrol edecek?"
Bu sözler, (benim de sevdiğim bir insan olan) profesörün... Tarikat ve cemaatlerin, bireyin dünyasında ne anlama geldiğini pek anlamadığını gösteriyor.
Bu tip "enformel" organizasyonlar, gönüllü bireyin karşısına sadece "dinsel" temalarla çıkmaz.
Üyeye sunulan "paketin" içinde "ekonomik dayanışma", "eğitim", "modern sorunlara çözümler", "siyasi tavır" gibi çok çeşitli imkânlar vardır.
Türban tartışmalarının alevlendiği dönemde, Fethullah Gülen, (mealen) "başörtüsü öncelikli mesele değildir" diyerek takipçisi olan kızların üniversiteye başlarını açarak gitmelerini sağlamıştı. Başka bir açıdan Gülen, "Önce eğitim" diyordu.
Tarikat ve cemaat liderleri elbette siyasi konularda da tavır alıyor. Örneğin Nurcu 'Yeni Asya' grubunun yıllar boyu AP-DYP çizgisini takip ettiği bilinir.
(Geçerken not: Süleyman Demirel'in milli irade ruhunu orduya satmasından sonra kerhen Tayyip Erdoğan'ı destekliyorlarmış.)
Özetle insanlar tarikat ve cemaatlere sadece dinsel değil, siyasi açıdan da "yol gösterilmek" ve "birlikte hareket etmek" için giriyor.
Elbette yeni üyeler, umduğunu bulamayıp ayrılmak üzere olanlar ya da yaşadığı bölgenin siyasi şartlarını kollayanlar, değişik partilere oy atabilir.
Ancak tarikat ve cemaatlerin ana gövdesi, "normal şartlarda" liderini takip eder.