Geçen gün Bedrettin Uğur'un yönettiği Siyaset Masası programında, GS Üniversitesi'nden iletişim bilimci Prof. Yasemin İnceoğlu ile "medya etiği" hakkında da konuştuk.
İnceoğlu bir akademisyen olarak, işin "doğrusunu" önemsiyor. Bu doğruya aykırı davrananların "eğitimle" düzeleceğine inanıyor.
Ah keşke dediği gerçek olsa!
Bugün bizim sorunumuz, ahlaki ya da psikolojik değil. Cehaletle de bir ilgisi yok.
Karşımızda siyasi bir sorun var:
"Ergenekon dostu" medyacılar, başta demokrat yazarlar olmak üzere, askeri vesayet rejimine karşı çıkan herkes hakkında yalanlar uyduruyor. Hakaretler edip, çamurlar atıyor.
Ergenekon dostları bu iğrençlikleri cahilliklerinden... Ya da eksik ahlaklı oldukları için yapmıyor...
Bu kişilerin eğitimi de, zekâsı da, maşallah Türkiye ortalamasını üstünde.
Ergenekon dostları, "vesayet rejiminin devamını isteyen kişiler" oldukları için... Olayı "kansız bir savaş" olarak görüyorlar.
Savaşta düşmanı öldürmek (normal şartlarda) nasıl ahlaki bir sorun oluşturmazsa... Burada da yalan ve hakaret etmek ahlaki bir sorun değil onlara göre.
Kendilerini düşmana saldıran askerler olarak görüyorlar. Kurşun yerine yalan, el bombası yerine çamur atıyorlar. Hakaretleriyle süngülüyorlar.
En pis, en gaddar, en çirkef tavrı da "eğitim" ve "yaşam biçimi" olarak kendilerine benzedikleri için demokrat aydınlara karşı alıyorlar.
Olay budur.