Partinin eski genel sekreteri Tarhan Erdem, "CHP'nin hiçbir konuda politikası yok" diyor.
Süheyl Batum olayı, bu sözün gerçek hayattaki açık kanıtı...
Hatırlayın: "Politicogeriatri Kulübü"
Encümen-i Daniş'in, naylon Demokrat Parti'nin başına geçirmek istediği, ağzı laf yapan anayasa profu Süheyl Batum, ani bir vücut çalımıyla CHP'ye giriverdi.
Bırakın Adalet Partisi'ni, doğrudan Süleyman Demirel'in çizgisindeki bu şahsın
CHP'de ne işi vardı?
İnanılır gibi değil ama... Ne Deniz Baykal'ın yerine atanan taze genel başkan bu tuhaflığa itiraz etti, ne de delegeler:
Bir de baktık Süheyl Batum'u, "Seçim ve Hukuk İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı" yapmışlar.
Bir gün bile partide çalışmamış... Kerhen dahi olsa, "sosyal demokratım" dememiş...
Gönlünde yatanın CHP olduğunu söylememiş bir adama, partinin kapıları ve koltukları böyle açılır mı?
Parti mi, yolgeçen hanı mı?
***
Bir süre sonra konuyu Silivri'ye getirdi Batum.
Ergenekon Davası'nda yargılanan
Tuncay Özkan ya da
Mustafa Balbay gibi figürleri,
Meclis'e taşıyarak dokunulmazlık zırhına büründürmeyi önerdi.
Niye ki? CHP onları listesine koyduğunda, sanki daha mı çok oy alacak?
Kaşkolu sosyalist, kalpağı Kemalist
Yalçın Küçük'ün dediklerini mi yapacak CHP?
Dikkat buyurun: Bütün bu tuhaflıklar olurken, Başkan Kemal Kılıçdaoğlu ve parti yönetimi, Süheyl Batum'u şaşkınlıkla izliyor.
Karar veremiyorlar: "Destekleyelim mi?
Susturalım mı? Yoksa duymazlıktan mı gelelim?"
Niye karar veremiyorlar?
Batum'un
"Ordu meğer kâğıttan kaplanmış" lafına, niye ancak
Silahlı Kuvvetler kızınca, tepki verebildiler?
Çünkü partinin politikası yok.
Oturup bunları konuşmamışlar. Karara bağlamamışlar. Yazıya dökmemişler.
Aralarından birisi çıkıp böyle kritik laflar edince, ne yapacaklarını bilemiyorlar.
***
Elbette her şeyi konuşmak, yazmak mümkün değil. Çoğu zaman genel başkanı izlemek gerekir. (Mesela
AKP'de böyle oluyor. Bütün partililer Başbakan
Erdoğan'ın çizdiği sınırlar içinde konuşuyor. Erdoğan'ın
politika üretme becerisi ve
karizması, en azından şimdilik AKP'lilere yetiyor.) Ancak CHP'nin başında böyle bir lider yok. (Ta aylar önce,
"Başkan oldu ama lider olabilecek mi" demiştim. Hatırlıyor musunuz?) Bir söylediği diğerini tutmayan... Sabah dediğini akşam geri alan... Biraz sıkıştı mı yalana, iftiraya başvuran (bu yüzden Erdoğan'a
13 bin lira tazminat ödeyecek) birisi
Kemal Kılıçdaroğlu...
Onu izleyerek siyaset yapmak imkânsız çünkü tutarlı değil.
CHP'li bir vekil veya yönetici... Ya kafası karışmış biçimde susup oturacak ya da aklına ne gelirse söyleyecek.
Çünkü partide pusula yok, ölçüt yok, nirengi noktası yok.
***
Hangi CHP'liye sorsanız, böbürlenerek
"Ben Atatürkçüyüm" der.
Soru: Peki Silivri sakinlerini kurtarmaya çalışmak
Atatürkçülük mü, değil mi?
Kimine göre öyle, kimine göre değil.
Demek ki "Atatürkçüyüm" demek yetmiyor.
Partinin bir lideri, bir stratejisi, tutarlı bir politikası olması gerek. Ama hiçbiri yok!
Anlaşıldı... CHP yine
AKP düşmanlığı sayesinde oy alacak.