Aksiyon dergisinden Muhsin Öztürk, hazırladığı dosya için sordu: "Elitist laiklerin ikna ediciliğini ve kamuoyunu etkileme üstünlüğünü kaybetmesine yol açanlar, zannedildiği gibi muhafazakârlar değil, aynı hayat tarzına sahip olan diğer laikler, değil mi?"
Burada çok doğru bir saptama var:
Gerçekten de, dindar-muhafazakâr aydınların eleştirileri, Kemalist aydınların bir kulağından girip diğerinden çıkıyor.
Çünkü bütün olayı, "hayat tarzına" dayamışlar. Fikirlerden ziyade, nasıl yaşandığı önemli onlar için...
Tabii mesele dönüp dolaşıp alkollü içkide düğümleniyor:
"İçki içiyor musun? Hayır mı? O halde seni dinlemem gerekmez. Çünkü Aydınlanma felsefesi sana uğramamış."
İşte bu kesim, kendisine çok benzeyen ama Kemalizm karşıtı olan demokrat aydınlarla karşılaşınca, olay tersine döndü. Fena halde bozuldular. Ve şirretleştiler! Çünkü "ancak bir benzerim öldürebilir beni, o halde önce ben davranayım" dediler.
***
Aksiyon'a yazarken üzerinde pek durmadığımız bir konu geldi aklıma. Anlatmaya çalışayım...
Bu zümreye dahil olan kişilerin ortak yanı, benzeri bir eğitimden geçmiş olmalarıdır:
Anadolu liseleri,
kolejler,
Boğaziçi ya da
ODTÜ gibi, sınavla aldığı zeki gençlerin yüzünü
Batı'ya döndüren, gelenekleri ve dini inançları mümkün olduğunca dışlayan okullar...
Bu tür bir eğitim; benzeri kelimelerle konuşmaya (yabancı dil, vs.) ve benzeri zevklere (Batı sanatı, vs.) yol açıyor.
Örneğin
siyasi-ideolojik görüşlerimiz zıt olmasına rağmen, Boğaziçi mezunu bir Kemalist'in hayat tarzı benimkinden çok farklı değil:
Aynı restoranda yiyor, aynı barda içki içiyor, aynı sahilde denize giriyoruz.
Belki de yarın akşam
Babylon'daki
Tindersticks konserini yan yana izleyeceğiz.
***
Müzik deyince aklıma geldi: Sanırım bu müzik meselesi, hayat tarzı tartışmasında,
rakı-şarap kadar önemli ama yeteri kadar incelenmemiş bir alan.
Alkollü içki,
İslam'a göre haramdır. İçen, günaha girer. Bunu biliyoruz.
Müzik ise farklı: Dine göre caz, rock ya da klasik Batı müziği dinlemek günah mı? Hayır değil.
Peki, nasıl oluyor da, bu alanda da ciddi bir ayrım ortaya çıkıyor?
AB yanlısı dindar- muhafazakâr kitle, niye Batı müziklerinden uzak duruyor?
Mesela yarın
Babylon'da, bir, sadece bir
türbanlı kız dahi olmayacak. (Saç filan da uzattıkları için, dindar delikanlıları ayırt etmek kolay değil.)
Sorun içki mi? Sanmam...
Babylon elbette
"içkili mekân" ama konser seyircisinin alkol alması şart değil ki. Kola iç, soda iç... Hiç içme!
Örneğin gazeteci
Fehmi Koru,
"seküler" arkadaşlarıyla meyhanede buluşabiliyor. Diğerleri rakı-şarap içerken, o meyve suyu içiyor.
Teferruat olarak: İslamcı-muhafazakâr kesimde yapılan bazı doğum günlerinde
"espri olsun" diye,
"alkolsüz şampanya" patlatıldığını biliyorum. Ama o kutlamalarda, caz ya da rock müzik çalındığını hiç duymadım. Acaba niye?
***
Müzik kişinin duygularını, içinde yer aldığı topluluğa bağlar. Belli ortamlar için, belli müziklerimiz vardır.
Hem müzisyen, hem psikolog, hem de sinirbilimci olan
Daniel J. Levitin'in müzik-beyin ilişkisini anlattığı,
"This Is Your Brain on Music" başlıklı önemli bir kitabı var.
Levitin orada küçükken öğrendiğimiz ritim ve tınıları, ileri yaşlarda da aradığımızı söylüyor.
Çocukken beynimize yerleşen sesleri daha çok seviyor, farklı tarzlardan genellikle rahatsız oluyoruz.
Yani müzik konusunda anahtar yetiştiğimiz ortamda...
Peki ya fikirler?
Nasıl oluyor da, bazılarımız
fabrika ayarlarını ölene kadar korurken, bazılarımız değiştiriyor?