Darbe Günlükleri'ne uydurma diyenler... Ergenekon şebekesine dudak bükenler... Ergenekon davasını, hükümetin muhalefeti susturma operasyonu olarak görenler... Ordudaki darbe heveslisi örgütlenmeyi hafife alanlar... Eylem Planı geçen haziranda kamuoyuna yansıyınca, askeriyeden önce ortalara atılarak belgenin imal edilmiş olduğunu söyleyenler...
Bir de baktık makas değiştirmişler.
Biri ıslak imzalı belgenin ortaya çıkışını manşetten duyurdu. Bir başkası özür diliyor. Öteki, beriki haberi yakından takip ediyor.
Ne değişti de bu tayfa aniden Eylem Planı'nın gerçekliğini önemser oldu?
'Teslim bayrağını çektiler' diyenler var. Bence bu olaya başka bir açıdan da bakabiliriz...
* * *
Onca delile, onca itirafa, topraktan fışkıran onca silaha rağmen darbecileri görmezden gelenlerin hesabı kabaca şöyleydi:
"1) Ordu bir biçimde bu hükümetin gitmesini sağlayacaktır... 2) Biz ona yardımcı olalım... 3) Bütün medya oyunlarını kullanarak hükümeti yıpratmaya çalışalım... 4) Böylece amaç hasıl olduğunda, aynı 28 Şubat (1997) darbesinde olduğu gibi, bizi ödüllendirirler... 5) Bugün hükümetten alamadığımız tavizleri, askeri icazetle kurulacak yeni hükümetten kopartabiliriz."
Burada söz konusu olan sadece bir 'dahili hesap' değildi. Bu hükümetten kurtulmak isteyen, Avrupa ve Ortadoğu ülkeleri de vardı. O manada, dahili hesap ile 'harici hesap' örtüşüyor, birbirini tamamlıyordu.
* * *
Ancak ortaya beklenmedik bir durum çıktı.
Yeni Dünya Düzeni kurulurken, Hükümet ile Genelkurmay üç aşağı, beş yukarı aynı çizgide buluştu.
Bu çizginin bazı noktaları şunlardı:
1) TSK içindeki Ergenekoncu örgütlenmenin temizlenmeye çalışılması... 2) Uluslararası açılımlara (Ermenistan, Suriye) girişilmesi... 3) ABD Başkanı Obama'nın yaklaşımının Türkiye'nin çıkarına uygun bulunması... 4) Yeni Dünya Düzeni'ne taş koymaya çalışanların uyarılması ve engellenmesi... (İsrail ile gerginlik) 5) Kürt/PKK sorununu siyaseten çözmek için kolların sıvanması...
* * *
Türkiye'de nadiren gerçekleşen Hükümet ile Genelkurmay yakınlaşmasının bir şekilde kırılması gerekiyordu.
Başbakan Erdoğan'ı sarsamayanlar, GK Başkanı'na yöneldiler.
İlker Başbuğ ile konuşmak istediler. Ancak olay medyaya yansıdı. Bunun üzerine randevu iptal oldu.
Halbuki GK Başkanı'nın görüşmek istediği bazı kişilerle buluştuğu ama bu öğle yemeklerinin epey zaman geçtikten sonra kamuoyuna yansıdığı biliniyordu. Demek ki randevu bilerek sızdırılmıştı.
Yani GK Başkanı, ordunun kadim medya müttefikini, artık stratejik ortak olarak görmüyordu.
* * *
Islak imzalı belge işte böyle bir ortamda ortaya çıktı. 26 Haziran günü sürüyle komutanı arkasına dizerek basın toplantısı yapan ve belgeye 'kâğıt parçası' diyen Başbuğ'u fevkalade zorda bırakacak bir olaydı bu.
Acaba kurumsal koalisyonun bir ayağını kırmak mümkün olabilir miydi?
Özetle: Islak imzalı belge olayına elbette, demokrasi ve hukuk açısından bakılabilir. Oradan çıkacak sonuç, bazı apoletlilere istifa yolunun gözükmesidir.
Ama güç ilişkileri açısından baktığınızda, yukarıda değinilen koalisyona saldırı olarak da görebilirsiniz.