Bu yılki başlığı 'İnsan Neyle Yaşar' olan 11'inci Uluslararası İstanbul Bienali'nin açılış töreni cuma akşamı Karaköy Salıpazarı'nda yapıldı.
Davetliler 3 numaralı Antrepo önünde toplanırken, bir grup genç, 'Direnal' bildirisi dağıttı.
Kendilerine 'Direnistanbul Kültür Komiserliği' (DKK) diyen protestocular, ana sponsor Koç Grubu başta olmak üzere, Bienal'e destek veren her kesimi tiye alıyordu.
İstanbul, 'İsyanbul'; Eczacıbaşı, 'Cezacıbaşı'; Turkcell, Ürkcell; DHL, DFL (Defolun) olmuştu.
Bildiride 'militarizm', 'su kaynaklarının ticarileşmesi', 'kentsel dönüşüm projeleri', 'sağlığı paraya tabi kılan ilaç endüstrisi' eleştiriliyor, sanat bürokratlarına ve tüccarlarına karşı 'Zaaart deyin' çağrısı yapılıyordu.
Direnalcilerin protesto yapacağını önceden öğrenen İKSV Müdürü Görgün Taner, müdahale etmemeleri yolunda güvenlik ekibini uyarmıştı.
Koç Grubu CEO'su Bülent Bulgurlu'nun törendeki konuşması, protestocuların el kornalarından çıkardıkları vuaaak, vuaaak sesiyle kesildi.

Peki, bu olay Bienal'e omuz verenleri üzmeli mi? Asla! Tam tersine memnun olmalılar.
Çünkü bu protestolar, Bienal'in artık kurumlaşmaya başladığını gösteriyor.
Böyle etkinlikler henüz emekleme aşamasındayken pek eleştirilmez. Hele protesto hiç edilmez.
Ne zamanki etkinlik büyür, oturur, yaygınlaşır; işte o zaman muhalefet, direniş ve gıcıklık baş gösterir.
Direnalcilere Not: İki vakvakla hemen havaya girmeyin. Protestoculuk genellikle ilk
kez bir eserini satana dek sürer.