Ne zaman bir sel baskını olsa içim cız eder. Deprem veya yangın da büyük felakettir. Genellikle selden daha fazla can ve mal alırlar.
Ama sel benim için farklı. Çünkü bizzat yaşadım.
Size anlatmış mıydım? 1995'in 9 Temmuz Pazar günüydü. Cumartesi gecesi başlayan yağış bütün Pazar devam etmişti. Evde değildim. Başka yerde kalıyordum.
Sel haberleri gelmeye başlamıştı. En dramatik görüntülerden biri SABAH gazetesinin İkitelli'deki binasıyla ilgiliydi.
Yan taraftaki Ayamama deresi tasmış, sel suları SABAH'ın bodrum katına girmişti.
ATV Haber'in sunucusu Ali Kırca, beline kadar suyun içinde, olanları seyirciye anlatmaya çalışıyordu.
***
Pazartesi sabahı Bostancı'daki evime geldiğimde acı sürprizle karşılaştım: Sel basmıştı.
Daire kapısını açmaya çalıştım. Olmadı. İyice yüklendim, hafifçe aralandı. Ha gayret derken, aniden açıldı.
Su dışarıya akmaya ve sahanlığa dolmaya başladı. Önemden geçen ilk kitap Boris Vian'ın 'Günlerin Köpüğü' adlı fantastik anlatısıydı.
Hemen ardından yine Vian'ın 'Mezarlarınıza Tüküreceğim'i önümden yüzerek geçmez mi? Saçma bir durumdu.
İçeriye girdim. Daire diz kapağıma kadar çamurlu suyla doluydu.
Bir süre sonra belediyenin vidanjörü geldi. Suyu çekti.
Su varken 'görüntü' gerçeküstü resimlere benziyordu. Ama sular çekilince ortaya sefil, iğrenç bir manzara çıktı.
Pislik, perişanlık bir yana...
Bilanço şöyle bir şeydi:
Yerde, halının üstünde duran müzik seti ayvayı yemişti. Setin hemen yanı başında duran en iyi müzik kasetleri (300'ü aşkındı yanlış hatırlamıyorsam) kullanılmaz hale gelmişti.
Az ileride, yine yerde yüzlerce plak vardı. Onların içi de pis sularla dolmuştu.
Üniversiteyi kazandığımda hediye alınan Dual pikap da anlaşılan nalları dikmişti.
Buzdolabı ve çamaşır makinesinin motorları bozulmuştu. Yatakları, halıları, giysileri hızla geçiyorum. Onların bir önemi yoktu gözümde.
Müzikten sonra geldik kitaplara: Yaklaşık beş bin kadar kitap vardı evde. Bunların üç bini suların altında kalmıştı.
Daha fazlası kurtulabilirdi. Ama şişen sayfalar kitaplık raflarını kenardan patlatarak, kitapların bir kısmının daha suya düşmesine yol açmıştı.
***
En büyük mutluluğum üst raflarda duran İngilizce kitaplara bir şey olmamasıydı.
En büyük mutsuzluğum ise dergilere ilişkindi.
Birincisi... Bugün Türkiye'nin en iyi plastik ve rekonstrüktif cerrahi uzmanlarından biri olan Prof. Akın Yücel'in ödünç verdiği sayısız Atlantis-Martin Mystere ve diğer çizgi roman ciltleriydi. Çok utanmıştım.
İkincisi de yine dergilerdi: 1970'lerden beri biriktirdiğim, eksik sayılarını tek tek topladığım dergiler... Beyazıt Sahaflar Çarşısı'nın duayeni İbrahim (Manav) Abi'den aldığım SBF dergileri... Rahmetli Nevzat Süer'in çıkardığı dünya tatlısı satranç dergisinin hemen hemen tamamı...
En çok dergilere üzüldüm. Çünkü kitaplar tekrar basılıyor. Bir arkadaştan, üniversite kütüphanesinden filan kolayca bulunuyor. Fotokopi çekilebiliyor. Dergileri bulmak için çok daha zor.
Biliyorum: Benim 15 yıl önce yaşadıklarım, bugünkü devasa sel felaketi yanında cüce kalır. Ama o üzüntüyü, dehşeti biraz olsun hissetmemi sağlıyor işte.