Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Yargıdaki kast sistemini aşmak mümkün mü?

Türkiye'de köklü değişikliklere, hep askeri darbelerden sonra gidilebildi. Ekonomi haricinde, sivil iktidarlar pek az konuda reform yapabildi.
İşte bu yüzden Avrupa Birliği süreci çok ama çok önemli: AB önümüze her alanda olumlu ölçütler koyarak sivillerce yapılacak değişimin önünü açıyor.
Bu ölçütlere dayanarak, siyasi parti çıkarına bulaşmamış reformlar yapabilir hale geliyoruz.

***
Örneğin yargı alanındaki sürece kısaca bakalım:
Aralık 2004'te Avrupa Birliği, "Tam üye olması için Türkiye ile müzakereler başlayabilir" dedi. Çalışmalar Ekim 2005'te start aldı. Türk yargı mevzuatının taranması Ekim 2006'da bitti.
Böylece Avrupa Birliği'ne uyum sağlamak için yargı sistemimizde hangi değişiklikleri yapmamız gerektiğini görmüş olduk.
Haziran 2009'da ise yargının çeşitli kesimlerinden temsilciler Ankara Kızılcahamam'da bir araya gelerek tartışmaya başladı: Adalet Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, YÖK, Barolar Birliği, askeri mahkemeler, Noterler Birliği, Adalet Akademisi...
Sonuçta ortaya 'Yargı Reformu Stratejisi' adlı bir belge çıktı. Bu belge reformun hangi ilkelere dayanacağını belirlemişti.
Yani Anayasa ve yasalardaki değişiklikler, bu 10 ilkeye göre yapılacaktı:
Yargı bağımsızlığı güçlendirilecek... Yargı tarafsızlığı geliştirilecek... Yargının verimliliği ve etkinliği artırılacak; vs. vs.

***
Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve arkadaşları bu ilkelerden hareketle bir 'Eylem Planı' hazırladılar.
Böylece kısa, orta ve uzun vadede yapılacaklar belirlenerek AB'nin görüşüne sunuldu.
Tabii daha kat edecek çok yol var. Örneğin bir süre önce tartışmalara yol açan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun yapısı ve işleyişi nasıl olacak?
Yargı temsilcilerinin Kızılcahamam'da aldığı karara göre HSYK, "objektiflik, tarafsızlık ve şeffaflık temelinde, uluslararası belgeler ışığında, geniş tabanlı temsil esasına göre" yeniden yapılandırılacak.

***
Yukarıdaki cümlede 'geniş tabanlı temsil' ibaresini kalın harflerle yazdım.
Çünkü her kesimin mutabık kaldığı bu ilke çok önemli:
Bugünkü sistemde HSYK, Adalet Bakanı, Bakanlık Müsteşarı ile Yargıtay ve Danıştay'dan gelen üyelerden oluşuyor.
Geniş tabanlı bir temsil mi bu?
Hayır! Kesinlikle değil.
Geniş tabanlı olabilmesi için, yargıyla ilgili tüm kesimlerin, öyle ya da böyle, işin içinde olması gerekiyor.
Örneğin Yargıtay ve Danıştay haricinde, ülkenin dört bir yanında görevli binlerce hâkim ve savcının kurulda temsil edilmesi gerekmez mi?
Peki ya bu hâkim ve savcıları yetiştiren hukukçu öğretim üyelerinin kurula katkısı iyi olmaz mı?
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, dün Tarabya Hâkimevi'ndeki basın toplantısında, kurulun her üç üyesinden ikisinin hâkim ve savcı kökenli olmasına dikkat edeceklerini açıkladı.
Yani, diyelim ki yeni HSYK, 21 üyeden oluşacaksa, bunların 14'ü hâkim ve savcı olacak.
Sanırım yargıda bir zorlu süreç daha başlıyor. Önümüzdeki günlerde çok tartışma olacak. Reforma karşı çıkanlar ile reform onurunu bu Hükümete bırakmak istemeyenler ittifak kuracak.
Böylece yüksek yargıdaki kast sistemini sürdürmeye çalışarak, Türkiye'ye zaman kaybettirecekler.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA