Hatırlarsınız, geçen gün TSK'nin Zafer Haftası vesilesiyle yaptığı, 'Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye' sloganlı afişin yanlışlığına ve yersizliğine burada değinmiştim. Tabii bu konuda yalnız değildim; basında birçok yazı çıktı.
Ayrıca Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay da bu sloganı eleştirdi. Hatta 'Saddam'ın ordusu da güçlüydü' dedi.
Bunun üzerine GK İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak'a dün gazeteciler, "Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye" sloganındaki ibare sıralamasının tartışıldığını hatırlattı.
O da, 'Bizce hangisinin önde olduğunun önemi yok' dedi.
Gürak'ın açıklaması inandırıcı mı? Elbette değil.
Çünkü hiyerarşiye, protokole, sıralamaya, dizilişe en çok dikkat edilen yer askeriyedir.
Sen afişin tepesinde "Güçlü Ordu" de... Sağ köşeye Atatürk'ü koy... Orta kısmını savaşa hazır askerlerle, gemilerle, uçaklarla doldur... Sonra da afişin alt kısmına, Güçlü Türkiye diye yaz!
Bu afişte gayet bilinçli ve amaçlı bir yerleştirme var. Apaçık biçimde, 'Biz ordu olarak güçlü olmazsak, siz Türkiye'nin sivilleri olarak güçlü olamazsınız' denmekte.
***
Tuğgeneral Metin Gürak'ın, "Bizim için önemli değil" sözünün ne kadar yanlış olduğunu anlamak için birbirine bağlı iki soru yeter:
1) Atatürk resmini oradan alıp, afişin
sağ alt köşesine koyar mısınız?
2) Atatürk'ün
mareşal üniformalı değil de, sivil giysili fotoğrafını kullanır mısınız?
İkinin de cevabı belli:
Hayır...
Afişte böyle bir yerleştirme yapan grafikerin, komutanından sıkı bir fırça yiyeceği açıktır.
***
Madem konu yeniden açıldı, devam edelim...
30 Ağustos'ta askeri geçit törenleri düzenlendi. Birçok yayında bu olay alkışlanarak verildi.
Taraf gazetesi ise bu resmigeçitleri '
Bazıları gösteri sever' diye eleştirdi. Gazete ancak
Çin,
Rusya ve
Kuzey Kore gibi ülkelerde böyle gövde gösterileri yapıldığına değindi.
Taraf başka bir bağlantı daha kurdu ve bu ülkelerin
Birleşmiş Milletler İnsani Gelişmişlik Endeksi'nin alt sıralarında yer aldığını da hatırlattı.
***
Bense konunun başka bir yönüne değinmek istiyorum. Resmigeçit, özellikle askerlerin kitleler halinde
rap rap yürüdüğü türden resmigeçit, aslında çağın gerisinde kalmış bir değerdir.
Bu tip gösteriler, teknolojiden ziyade
kafa sayısının önemli olduğu dönemlerden kalmadır.
Kalabalık kitle orduları esas olarak
1789 Fransız Devrimi'nden itibaren gündeme gelmişti.
Birinci Dünya Savaşı sırasında zirveye ulaşan bu tarz ordular, korkunç siper savaşları yaptılar ve birbirlerini anlamsızca biçtiler.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ise kitleselliğin modası geçti.
***
Artık ileri teknolojileri kullanan, vurucu gücü yüksek, buna karşılık küçük ama çok hareketli orduların çağına girdik.
Mesela
ABD'li araştırmacı
George Friedman, Türkiye'nin yakında büyük ülke olacağını tahmin ettiği '
Gelecek 100 Yıl' adlı kitabında,
10 bin km ötedeki bir hedefi tam göbeğinden vurduktan sonra geri gelecek insansız uçaklardan söz ediyor. Ve bu görev sadece
bir saat içinde tamamlanacak.
İleri teknoloji; komutanı
bilimci, arazideki askeri ise
bilgisayarcı haline getiriyor.
Biz ise hâlâ kitle ordusu mantığıyla resmigeçit düzenliyoruz.