Artık pek kullanılmıyor. 1960'larda ' Gardırop Atatürkçülüğü' diye bir tabir vardı. Bu tabiri kullananlara göre Milli Mücadele ruhu tekrar canlandırılmalıydı.
Bu Sol Kemalistler kendine Kemalist diyen ama mesela ABD'nin Türkiye'deki varlığına sesini çıkarmayanları "Gardırop Atatürkçüsü" olmakla suçlardı. Onlara göre, Gardırop Atatürkçüleri... Köklü reformlara karşı çıkan... Batılı gibi giyinip, Batılı gibi konuşmalarının Atatürkçü olmaya yettiğini sanan "sağ ve sığ" insanlardı. ( "Popüler Siyasi Deyimler Sözlüğü, Aslandaş ve Bıçakçı, İletişim Yay. )
***
Evet, o tabir artık pek kullanılmıyor ama gardırop meselesi, yani kılık kıyafet tartışmaları da gündemimizden düşmüyor.
İslam'ın kurallarına daha sıkı uyulmasını isteyenler, gevşek davrananlara "Gardırop Müslümanı" diyor. Mesela türban takmasına rağmen beş vakit namaz kılmayan kızlar, onlara göre bu kategoriye giriyor.
1960'lara " sınıfsal terimler " egemendi. " İşçi, köylü, burjuva " gibi kavramlar kullanmadan entelektüel tartışma yapılamayacağı düşünülürdü.
1980'lerde sınıfın yerini " kimlik terimleri " aldı. Kimlik politikaları öne çıktı. Böylece "gardırop", bu kez gerçek anlamıyla, yani kişinin "kılık kıyafet dolabı" olarak dönüş yaptı.
Gardıropla simgelediğimiz kimlik kavgaları, çok farklı kesimlerde sürüp gidiyor. Dolayısıyla, birey açısından bakıldığında en önemli soru şu: "Bugün ne giymeliyim?"
İşte birkaç enstantane:
- " İstediğimi giyerim " diyenlerle " Hayır giyemezsin " diyenler kapışıyor. Üniversiteye türbanıyla girmek isteyen kızlar, karşılarında laikçi rektörleri, Atatürkçüleri ve komünistleri buluyor.
AKP'li Cüneyd Zapsu ise olaya şöyle katkıda bulundu: " Türbanını çıkar demek, sokaktaki kadına çıplak gez demekten farksızdır. " Bu arada bazı sakallı bıyıklı Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin de başlarını örterek türbanlı arkadaşlarına verdiği desteği not edelim.
- Kavga başka düzeylerde de sürmekte. Kürt milliyetçiliğini simgeleyen sarı-kırmızı-yeşil renkleri üstünde bulundurmak isteyenler, Türk milliyetçileriyle itişip duruyor.
- Siyasetçiler de gardıroplarını öne sürmeye bayılıyor. " İki gömleğim var, biri bayramlık , diğeri idamlık " sözüne Başbakan Erdoğan, " Biz o beyaz çarşafı giydik de yola çıktık " diye katkıda bulundu.
- En ciddi kurum sayılan askeriyenin üyeleri de gardırop edebiyatına katkıda bulunuyor. Eski Genelkurmay Başkanlarından Doğan Güreş, milletvekiliyken, " Eğer Refahyol Hükümeti'ne oy verirsem, etek giyerim " demişti. Org. Yaşar Büyükanıt da, " Eğer operasyonun ABD 'nin isteğiyle son bulduğunu ispat ederseniz, üniformamı çıkarırım " dedi.
- Şu 'İddaa' çağında meseleyi abartanlar da yok değil. Mesela Ahmet Çakar'ın, " F.Bahçe tur atlasın, bikini giyerim " esprisi... Yani diyor ki " Futbolu o kadar iyi biliyorum ki... Sadece yorumlarım değil, tahminlerim de isabetlidir. "
Özetle: Kimi gardırobunu savunuyor... Kimi siyaset için gardırobuna yeni parçalar ekliyor.
Unutmadan: Bir de Hürriyet Spor ilavesinin yazarı gibi bahis uğruna bu kış günü çırılçıplak soyunmaya hazır olanlar var ki hapşırdıkları an sormak gerek: Üşüttünüz mü?