Bugün 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ... Tuhaf bir bayramdır 23 Nisan. Çünkü iki başlıdır: Aynı günde hem ' ulusal egemenlik' kutlanır, hem de 'çocuk bayramı'.
Şöyle bir geçmişime bakıyorum da... Benim için 23 Nisan uzun yıllar boyu 'çocuk bayramı'ndan ibaret kaldı.
Önceleri, mesela ilkokuldayken, biraz da angaryaydı. Çünkü oyun oynamak varken şiir ezberlemek zorunda kalıyorduk. Tatil gününün en azından yarısı törenlere, müsamerelere gidiyordu.
Yine de 23 Nisan ' neşeli' bir gün oluyordu: "Bugün 23 Nisan/ Neşe doluyor insan./ Çocuk bayramı bugün,/ Yurtta düğün var, düğün./ Vücutlar sağlam ve dinç/ Gönüllerde bir sevinç./ Nasıl sevinmez insan,/ Bugün 23 Nisan." Derken yıllar akıp gitti. 23 Nisan giderek sivilleşti . Yani 23 Nisan'ın 'devlet-çocuk ilişkisi' yönü az buçuk zayıfladı.
Bir yandan iş alemi (sanat, eğlence, spor ve alışveriş merkezleri), öte yandan belediyeler ve dernekler 23 Nisan'dan gayet güzel yararlanmaya başladı.
İş adamları için ' para kazanma', belediyeler ve dernekler içinse ' adlarını duyurma' günü haline geldi.
Bu satırları yazarken masamın üstünde 23 Nisan 2002'de çıkmış bir ilave duruyor. Bir bankanın desteğiyle yayınlanmış. 23 Nisan günü eğlenecek, hoşça vakit geçirecek yerler duyuruluyor. Çocuklar, ' 23 Nisan sizce nasıl kutlansın' sorusuna cevap vermiş; kimi dondurma istiyor, kimi
oyuncak .
Velhasıl, 'çocuk bayramı', 14 Şubat Sevgililer Günü gibi bir tüketim günü oldu.
Buna karşı değilim. Olabilir. Anneler, babalar, sevgililer için para harcanıyor da, çocuklar için niye harcanmasın? Ama...
Yazının başında 'iki başlı' bir bayram olduğunu söylemiştim 23 Nisan'ın... O halde gelelim bayramın 'ulusal egemenlik' yönüne.
23 Nisan1920'de Mustafa Kemal'in önderliğinde Kurtuluş Savaşı'nı yürütecek olan T ürkiye Büyük Millet Meclisi açıldı.
Cumhuriyetin kuruluşundan sonra, 1924 yılında 23 Nisan günü ' ulusal bayram' ilan edildi.
23 Nisan 'çocuk bayramı' olarak ilk kez
1929'da kutlandı.
27 Mayıs 1935'teki düzenlemeyle de 'ulusal egemenlik ve çocuk' bayramı haline geldi.
Yine şöyle bir geçmişime bakıyorum da... 23 Nisan'ın 'ulusal egemenlik' vurgusu ne kadar sönük kalmış benim hayatımda! Sanırım başkaları için de böyledir: Çıkıp sokağa sorun bakalım Meclisin kuruluş tarihini kaç kişi bilecek! Hatta bırakın onu: Kaç kişi, bayramdaki 'ulusal egemenlik' payının TBMM'nin kuruluşuna gönderme yaptığını hatırlayacak? Neden böyle?
Çünkü Meclisimiz yaralıdır. Defalarca askeri müdahaleye maruz kalmıştır.
Keşke tek yarası bundan ibaret kalsaydı. İşin acıklı yanı sadece askerler değil, milletin egemenliğini temsil eden milletvekilleri de ona hak ettiği saygıyı göstermedi. Cumhuriyetin bir numaralı kurumunu; kah çıkarlarına, kah kaprislerine, bazen ideolojilerine, çokça da koltuk sevdalarına alet ettiler.
Birinin itip kaktığı, diğerinin bunu kabullendiği... Birinin ' höt' dediği, diğerinin 'aman avantam lavantam zarar görmesin' diye o tehdidi sineye çektiği bir kurum, saygınlığını ne kadar, nereye kadar koruyabilir?
***
Özetle 23 Nisan'ın çocuk başı ne kadar dik, ne kadar gürbüzse; 'ulusal egemenlik' başı o kadar eğik, o kadar mahzun...