Yazar, şair, gazeteci Yılmaz Odabaşı ve yayıncısı Niyazi Koçak, "Atatürk'e hakaret ettikleri" gerekçesiyle mahkûm olmuşlardı. Odabaşı'na 1 yıl 6 ay, Koçak'a ise para cezası verilmişti.
Odabaşı ve Koçak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurdu. Sonuç: Mahkeme, söz konusu kişilerin Atatürk'e hakaret etmediğine... Sadece Kemalist ideolojiyi eleştirdiklerine... Dolayısıyla suçlu olmadıklarına karar verdi. Şimdi devlet, bizim vergileri kullanarak, Odabaşı'na 6 bin, Koçak'a ise 2 bin 450 Euro manevi tazminat ödeyecek!
Evet Kemalizm bir ideoloji. Atatürk'ü kullanarak kendini meşrulaştırıyor. Bu arada Atatürk'ü 'insan ötesi', 'ulaşılmaz' bir varlık haline getiriyor. Böyle yaparak, Kemalizm aslında kendini yüceltiyor.
Kemalizm'in, Atatürk'ü ululaştırma operasyonunun etkilerini en iyi çocuklarda gözlüyoruz.
'Akvaryum' adlı kitabında Robert Kolej anılarını anlatan Eren Yanık (d. 1986) bakın ne yazıyor: "En büyük şaşkınlığı Atatürk'ün Şişli'deki Pembe Evi'ne gittiğimizde yaşamıştım. Evin içinde dolaşırken bir baktım ki bir kapı. Oradaki görevlilerden birine, orada ne var, diye sorunca da, 'Tuvalet' cevabını almayayım mı! Şaşkınlıktan ayaklarım kulaklarımdan çıkıyordu az daha! Bütün hayallerim yıkılmıştı. Atatürk! Atatürk yahu! Yoksa... Amanın, amanın..."
Düşünün... İstanbul doğumlu, Robert Kolej'i kazanacak kadar zeki ve çalışkan bir genci dahi böyle yetiştiriyoruz: 'Atatürk tuvalete girmez!'
Halbuki Atatürk tuvalete de girdi, rakı da içti ama ülkeyi de kurtardı! İyi de yaptı!